Merhabalar! Yapılan araştırmalar, özellikle de pandemi döneminden sonra ülkemizde en çok kaygı bozukluklarının arttığını gösterdi. Günlük yaşantımızda bizi kaygılandıran bir çok olay vardır. Aşırı ve tekrarlayıcı olmadığı sürece kaygılanmak normaldir. Bu duyguyu bastırmak yerine, kontrol etmeyi öğrenmeliyiz. Yaşamın bir parçası olan kaygı, uygun şiddette olduğunda hedeflerimize ulaşmamızı sağlayabilirken, aşırı olduğunda iş ve sosyal yaşamı zorlaştırır.  Kaygı bozukluğunun belirtileri arasında; huzursuzluk, gerginlik, sıkıntı, bunaltı, kötü bir şey olacak hissi,   kas ağrıları, kolay irkilme, tetikte olma hali, çarpıntı, nefes alamayacak gibi hissetme, ağız kuruluğu, titreme, ateş basması, mide bulantısı, kulakta çınlama, dikkati toplayamama gibi belirtilere sahiptir. Özellikle de bu bedensel belirtiler sanki başka bir fiziksel hastalık varmış gibi kendini gösterir. Bu nedenle bireyler, sıklıkla acil servise başvurabilirler. Kaygı bozukluğunda baş etmeyi öğrenmek kaliteli yaşam için önemlidir. 
Peki nasıl kaygıyla nasıl baş edebiliriz?
-Kaygı, bireylerin korku verici bir duruma karşı vermiş olduğu ruhsal ve bedensel tepkidir.
Kendimizi ara sıra kaygılı hissetmemiz son derece normaldir. Ancak kaygı hayatınızı sürekli ve belirgin bir şekilde etkiliyorsa, rahatsızlık haline gelmiş demektir. Kaygıların orantısız ve aşırı olması, korkulan durumlardan kaçmaya çalışmak, yaşanılan kaygı iş ve sosyal yaşantınızı olumsuz etkiliyorsa kaygı bozukluğuna sahip olabilirsiniz. Toplumumuzdaki en önemli kaygı kaynakları; düşük sosyal kaynak, düşük gelire sahip olmak, fazla strese maruz kalmaktır. Pandemi sürecinde daha da artan kaygıyı azaltmak için çeşitli yöntemler vardır.
-Kaygılarınızı oluşturan korkularınızı fark edin.
Kaygılı düşüncelerinizi bastırmak bir çözüm yolu değildir. Aksine bastırılan tüm duygular daha da kronik bir hal alır. İlk yapılması gereken farkındalığın sağlanmasıdır. Düşüncelerinizi ve korkularınızı tanıyıp, kabul edin.
-Kaygılarınızın gerçekçiliğini sorgulayın.
Çoğu zaman kaygılarımız gerçekçi olmayan düşüncelerden oluşur. Bu düşüncelerin ayrımını yaptıktan sonra, gerçekçi olmayan olumsuz düşüncelerinizi olumlu düşüncelerle değiştirin. Bu durum, bakış açınızı da değiştirecektir.
-Kaygılarınızın gerçekliğini sorguladıktan sonra problemlerinize çözüm üretin.
Bazı problemleri kendimiz çözebiliriz. Problemleriniz üzerindeki gücünüzü kontrol edin. Ardından çözüm yolları arayın. Bu durumla ilgili en etkili yöntem, artı-eksi tablosudur. Bir kağıt kalem alın. Kağıdı ikiye bölün. Bir kısım artı, diğer kısım ise eksi tablonuz olsun. Bir olay veya kaygınızın sizin için olumlu ve olumsuz yönlerini yazın. Bu tablo, problemlerinize objektif olarak bakmanızı sağlar. Ayrıca eksi tablosuna yazdıklarınız, aslında hayatınızda neler kaçırdıklarınızı görmenizi sağlayacaktır.
-Vücudunuzu dinleyin ve sakinleştirin.
Kaygı, fiziksel semptomlarınızdan etkilenerek daha da kötü hale gelebilir. Mide bulantısı, titreme, baş dönmesi gibi semptomlarınızı kontrol altına almalısınız. Böyle durumlarda gevşeme hareketleri uygulamak ve temiz hava, kontrolü ele almanızda yardımcı olabilir. Öte yandan, düzenli uyku ve sağlıklı beslenmeye de dikkat edilmesi gerekir.
-Sosyal ilişkileriniz bu süreçte  önemlidir.
Akraba veya arkadaşlarla kaygılarınızı paylaşmak sizi rahatlatabileceği gibi, olaylara farklı yaklaşmanızı sağlayacaktır. Yeni alışkanlıklar kazanmanız da kaygılarınızın azalmasına yardımcı olacaktır.
-Tedavisiz kalmamak için olanakları kullanın.
Yukarıda sıraladığım, ruh sağlığınızdaki olumsuz etkileri azaltabilecek bu temel yöntemler kaygınızı azaltmıyorsa, profesyonel yardım almanız gerekiyor. Bu dönemin gereği olarak terapiler ve psikolojik tedavi yöntemleri online veya yüzyüze olarak devam ediyor. Teknolojideki bu değişimden yararlanarak yardım almanız, kaygı bozukluğunuzun ilerici dereceye ulaşmasını engelleyecektir.