Gerçek acı nedir? En sevdiğini kaybetmek mi? En nefret ettiğin şeyle, yani kendinle başbaşa kalmak, kendinden kaçamamak mı?
Ölmeye hazır olmakla ölebilmek arasında belirgin bir fark yok mu?
Sakin, karlı bir şehir; bir adam, acı... Böyle başlıyor Manchester by the Sea filmi. Henüz ilk dakikalarında Casey öyle bir ruh halini aşılıyor ki, filmin sonuna dek yalnızca acı hissedeceğimiz zerkolunuyor. Bir yandan da acının notaya bürünmüş hali, Adagio in G Minor çalıyor. Nasıl tarif edilir ki, insanın etleri çekiliyor, içi paramparça oluyor film ilerledikçe. En sevdiklerinin ölmesinin müsebbibi olan toprağa gömülmeden ölmez mi? Yaşamaktan vazgeçen, nabzı durmasa da ölmez mi? Sevgisini içine gömen, bir daha sevebilir mi?
Acının ardından umut yeşerebilir mi? Herkes acıyı aynı şekilde yaşayabilir mi? 2016 yapımı bu film bize bir yandan da sorular sorduruyor. Çünkü en sonunda hissetiğin şey, 'Ben bir film izledim ve bitti" değil, tam tersi, 'Ben bu filmi içimde nasıl taşıyacağım' oluyor. Benzer hissi veren In Bruges vardı, Amour vardı.
Kendi içinde yaşadığın acıyı bir yandan da katmerlendiren, seni suçlayanların yıllar sonra da hiç azalmaması olsa ne yapardın? Çocuklarının katiliymiş gibi görünseydin? Her bir bakışın zerresinde o suçlayıcılığı hissetseydin? Nefes almaya bir saniye daha tahammül edebilir miydin? İşte bir yandan da toplumdan dışlanmayı getiriyor kendine duyduğun öfke. Benzer bir konu Jagten filminde de işleniyordu.
Çok hareketli, mesaj veren bir film olmasa da, karakol sahnesi gibi bir kaç sahnede gerçekten şahane bir yönetmenlik yapmış Kenneth Lonergan. Kameranın durduğu yer, Casey Affleck'in hep acıyı veren tarafını görmek derken teknik anlamda kusursuz bir film var. Bu acıda bir film Avrupa'da çekilseydi nasıl olurdu, insan merak ediyor tabii.
FİLMİN ARDINDAN
Gölgesini taşımayandan kork
Çoktan satmıştır delinin birine, hem de yok pahasına
Gölgesi cebinde olandan kork
Toplayıp içine hayatının ederini pay eder sonra
En çok da gölgesi yüzünde kalandan korkma
Taşımıştır hepsini acılarının
Acısı yüzünde gizliyse de aldırış etme, mazur gör
İçinden çıkartır sana selamını, bir de tabii isterse
Alır nefesini hayatının, ucunda biraz kaldıysa bir de
Kıyısında hayatın, teknelerin birinde, güzel bir hayalde
Alevler içinde yanan evde, üç küçük kızın elinde
Yarım kalan yanık bir hayat işte, yaşamın kıyısında