Halkımız, ağız birliği etmişçesine günlerdir 2024 Türkiye Güzeli İdil Bilgen’i konuşuyor.
Onu, bir kadının en hassas noktasından vurarak çirkin olmakla suçluyorlar.
“Torpil yapıldı” diyorlar, “Kayyum güzel” yakıştırması yapıyorlar.
Hedefte hep İdil Bilgen var. Sanki silah zoruyla kendini güzel seçtirmiş.
Jüriden söz eden yok.
İdil Bilgen’in eleştirilere cevap veren konuşmasını izledim. Kız, kültürlü, donanımlı… Kısacası kusursuz. Fiziki yönü ile ilgili subjektif değerlendirmeler, ayıplanacak noktaya gelmişken İdil’in olgun yaklaşımı herkesin başını öne eğmesi gerektiğine işarettir.
Meslek hayatım boyunca onlarca güzellik yarışmasında jüri üyesi olarak bulundum. Ege Telgraf’ın, Ege Ekspres’in, Bulvar’ın, Milliyet’in düzenlediği bu yarışmalarda biz, Türkiye’nin en güzel kızını değil, katılanların en güzelini seçtik hep.
Tarla çapalayan nice köylü kızı, onlardan kat kat güzeldi.
Türkiye’nin ilk güzeli Feriha Tevfik, 1929 yılında yapılan müsabakada elbette Türkiye’nin en güzel kızı değildi. Ama “Cesaret Güzeli” diye de anıldı. O yılların tutucu yapısıyla Türkiye’de bir genç kızın güzellik müsabakasına katılması mucizeydi. Onu sonraki yıllarda Keriman Halis izledi ve gelenek günümüze dek sürdü.
Güzellik yarışmalarında fiziki güzellik, kariyer, nitelik, donanım, kültür, meziyet, liyakat gibi değerlerle taçlandırılmadıkça hiçbir işe yaramaz.
Onun için İdil kızımıza yüklenmekten vaz geçelim.
Böyle yarışmaların evrim geçirdiğini de kabullenelim.
Tayin politikalarımız evlere şenlik
Bizde devletin uyguladığı tayin politikası, tamamen cezalandırma yöntemidir ve dünyada bir başka örneği yoktur.
Bürokrat çaptan düşmüşse, bir yaramazlık yapmışsa, üstleriyle ters düşmüşse: Türkiye haritası ikiye katlanır; sağda hangi il varsa, biri bulunup oraya gönderilir.
Burada esas olan, bürokratın kulağını çekmektir ama onun gönderildiği il veya ilçe hiç hesaba katılmaz.
İkiye katlanmış haritanın sağ tarağında kalanlar, kendilerine sürekli gönderilen böyle defolu bürokratların sunacağı hizmetin akıbetini hep yaşadıkları için her seferinde mağdur edilmenin ezikliğini yaşarlar.
İşin içine siyaset girmişse bu seramoni yaşanmaz, bilet hemen kesilir.
Bunun için Türkiye’de eskilerde çokça görülen 30-40 yıl aynı yerde görev yapmış bürokratlar, göreve başladığı okuldan emekli olan öğretmenler örneğine hiç rastlanmaz. Bundan sonra da rastlanması mümkün değildir.
Bu gerçekler, rotasyon uygulamasında da yaşanır ve o ‘cezalandırma’ içgüdüsü, böyle durumlarda da devreye sokulur.
12 Eylül İhtilali öncesi, bu alanda yaşanan karmaşanın sigortası Danıştay bile sonunda pes etmişti.
Devlet yapımızın önemli temel taşları arasında yer alan bürokratlarımızın, memurlarımızın kaderi böyle garip bir görüntü içindedir.
Yine devletin bugün sergilediği görüntü, bundan kaynaklıdır.
Çarpılırsınız
Yaz yağmurları biraz çetin geçer. Bir günde iki haftalık yağmur yağar, her yeri sel basar.
Yaz yağmurunun endazesi yoktur.
Şimşek çakar, yıldırım düşer. Her yer alt üst olur.
Ne kadar düzgün bir altyapınız olsa, ne kadar önlem alsanız beyhude.
Geçtiğimiz günlerde İzmir böyle bir doğa olayı yaşadı. Menderes ilçesine bir günde metrekareye 158 kilo yağmur düştü.
Bir rekor. Elbet zarar verdi. Evleri su bastı. Araçlar sürüklendi, yollar bozuldu, ağaçlar söküldü.
Ama bu doğa olayın faturasını belediyelere çıkaran bir muhalefet zihniyeti de peyda oldu.
Meclislerde nasıl eleştirdiler, neler söylemediler.
Hepsi Allah’ın gücüne giden cinstendi ama bunu yaptılar.
Yağ yağmurunun endazesi, bunların yanında hiç kaldı.,
İBRAHİM ORMANCI
Amerika'da yapılan bir araştırmaya göre yaşıtıyla evlenen insan mutlu oluyormuş. Türkiye'de benim yaptığım bir araştırmaya göre taşıtıyla evlenen insan mutlu oluyor!
***
Çocukken, Süperman, Batman ya da He-Man olmak isterdim. Büyüdüm kendi kendime ''Kodamanlık bana yeter abey'' dedim!
***
Arkadaşının ''Seviyorsan git bir konuş'' deyip cesaretlendirdiği kızla konuşup evlendi. Şimdiyse karısına '' Allah için bir sus '' diyor. Ama nafile. Şimdi bir türlü susturamıyor!
**
Bana sağda solda odun kafalı diyorlardı. Halt etmişler. Odun ticaretinden köşe oldum görün işte!