İzmir Radyosu’nun, Türk radyoculuk tarihinde önemli bir yeri vardır. 

1950’li yılların başında Bakanlar Kurulu, Türkiye’nin büyük kentlerinde radyo kurulmasına izin verince İzmir’de Belediye Başkanı Rauf Onursal, Kültürpark’taki bağımsız bir yapı içinde 1950 yılının Ağustos ayında Fuar Radyosu’nun yayınını başlattı. Fuar Radyosu, 400 watt gücünde, 40-50 metre arasında bir banttan yayın yapıyordu.

Belediye, Mühendis Hilkat Bolulu ile anlaşarak, 9 Eylül (Basmane) kapısının girişinde hemen sağdaki alanda faaliyet gösteren Atlısıpor kulübüne ait ahşap binayı daha modern bir radyoevi haline getirtti.

Radyonun sinyalini, Harmandalı Zeybeği’nin ilk melodisi oluşturuyordu. Yayın Kurulu’nda da Milli Eğitim Müdürü O.F. Verimer, Fuat Edip Baksı, Hikmet Bozkurt, Asım Kültür, Dr. Hüsamettin Petek, Ahmet Aksoy, Nurettin Ulueren, Şinasi Revi, Haluk Cansın, Belediye Yazıişleri Müdürü gibi kimseler vardı. Radyo, Cumartesi ve Pazar günleri 10-14.30, 17.00-21.30 arasında yayın yapıyordu. 

Spikerliğini Şinasi Revi’nin üstlendiği Fuar Radyosu, 9 Eylül Panayırı’nda Perihan Sözeri, Mualla Gökçay, Neriman Altındağ, Lütfü Güneri, Celal İnce gibi sanatçılara konserler verdirerek yayınladı.

Fuar Radoyo Evi

Rauf Onursal, daha sonra radyoyu Mühendis Hilkat Bolulu’dan aldı, müdürlüğüne Rüştü Şardağ’ı getirdi.

Radyo, yayınlarını ve yayın alanını genişletti. Mevlit bile yayınlayınca 15 Haziran 1951 tarihli Hürriyet Gazetesi’nde “Kendi Başına bir radyo” başlıklı yazısıyla eleştirildi.

Radyo, daha sonraki yıl Basın yayın Genel Müdürlüğü’ne devredildi.

Resimaltı

İzmir Radyosu’nun Fuar’ın Basmane Kapısı girişinde sağda yer alan ahşap binası.

Genelde es geçtiğimiz sorun

Ekonomik gücümüze bağlı bir şey olmasa da ülkemizde araç sayısı giderek artıyor.
Arttıkça, ortaya otopark diye bir konu çıkıyor.
Bugün eğer bir aracınız varsa ve siz örneğin Üçyol semtinde, Güzelyalı’da, Karantina’da, Göztepe’de, Fahrettinaltay’da yaşıyorsanız, bu sorunun ne demek olduğunu çok iyi anlarsınız.
Çağdaş her türlü hizmeti alıyorsunuzdur. Elektrik, su, doğalgaz vs. gibi.
Ama otoparkı bir hizmet olarak görmeyen düzenin es geçmesi yüzünden bundan mahrumsunuzdur ve büyük bir sıkıntı içindesinizdir.
Neden bu sorun es geçilir? Bilmiyorum. Seçim propagandası sırasında adayların her türlü vaadi verdiğine tanığım ama hiç biri otopark vaadinde bulunmadı.
Bu da garip.
Büyük kentlerin bu es geçilen temel sorununu hafife almak, aslında toplumsal bir kaos da yaratıyor. Otopark yeri bulamamak stresi artırıyor, çokça da arabasız bir yaşama zorluyor aileleri. Büyük kentin sunması gereken nimetlerden yararlanamıyorlar.
Bu, sadece bizde değil, bütün dünyada böyle.
Çözüm, ileriyi görmesini bilebilen belediyelerde. Otoparksız inşaat izni vermemek bunların başında geliyor.
Çözüm getirilmezse, bugün yaşanan tablo ortaya çıkıyor.
İnsanımız, arsasına apartman dikeceğine otopark olarak işletiyor, vergi vermiyor, apartman diktiğinde kazanacağından çok fazlasını cebe indiriyor.
Birileri kazanıyor, devlet izliyor.

Bu cinslere dikkat!

Bunlar, her seçim döneminde ortaya çıkarlar, arada kış uykusuna yatarlar ama asla yok olmazlar.
Propaganda sürecinde adayın hep yanındadırlar. Uzakta ya da yakında.
Fotoğraf karelerinde görünmüş olmayı “destek verdik” diye yorumlarlar.
Kendinden menkul güçleriyle kime nasıl destek verdiklerini anlamak kolay değildir.
Karşılık bulmayınca, seçim sonrası isyancı olurlar, karalama kampanyası başlatırlar ve çok da itici olurlar.
Bunları larva dönemindeyken yok etmek, yapılacak en akıllıca iştir.

İBRAHİM ORMANCI

Güzel günler göremeyeceğiz bu gidişle be Nazım Usta. Motorları trafikte sürmek bile meşakkatli!

***

Doların fiyatı 3 lirayı geçmiş diyen asgari ücretle çalışan vatandaşı görünce gözlerim dolar!

***

O deyimi güncelleyelim. Lafını bal reklamıyla kestim!

***

Zenginin malı, züğürdün çenesini yorar. Eeee adam sakız üretiyor. Fakirler de çenesini yorup çiğniyor canım!