Ukrayna üzerinden Rusya-ABD çatışmasını Avrupa kazanır mı? İran durulur ya da yeni Suriye olur mu? Irak’tan ABD çekilir mi? Balkanlar yeniden kaynamaya başladı: Sırplar, Kosova üzerinden bölgeyi ateşe verir mi? Ermenistan, Karabağ konusunda yeniden sınır ihlallerine başlar mı? Libya’da Hafter, gemi azıya alır mı? Afrika yeniden Fransa’nın bağlarından çiçek toplar mı? Ya Yunanistan? 200 yıl sonra yeniden “Büyük Bizans” hevesinden vaz geçer mi? Rahmetli Ecevit’in, “… Aramızda bir mavi büyü bir sıcak deniz kıyılarında birbirinden güzel iki milletiz…” diye bahsettiği Yunanistan yeniden Mora Yarımadası’ndan karşı kıyılara göz diker mi?... Ya Mikis Theodorakis ile Zülfü Livaneli’nin okuduğu şarkılar, karşı kıyılardan duyulur mu? Yıllarca Yunanistan’ın tekrar Türkiye’yi vurma ihtimaline karşı Türk tarafı silahlandı. Türkiye’nin yaptığı her silah anlaşması sonrası, hatta her teslim aldığı silah sonrası Yunan tarafında bir buruk hüzün oluştu. “Atinalı dedelerinizin hiç mi hatırı yok? Hiç mi hatırı yok Socrates’in, Aristo’nun, Platon’un?” diye diye bir AB kapılarına dayandılar bir ABD’ye… Bu iş kahvede okey oynayan amcaların hesabına döndü: Bir el birisi kazandı, öteki el diğeri… Çayları hep kaybeden ödedi ama “çaycı hep kazandı.” Yıllardır depolarca silahımız oldu: kullandık, sakladık, gömdük, hibe ettik ama silahlanmaya devam. Yukarıda bahsedildiği gibi Türkiye’nin etrafında açılan her cephe, Türkiye’yi kuşatmaya hazır bir planın parçası olmaya namzet… Elbette matematiksel denklemlerin sonuç vermediği bir dönemdeyiz. Önümüzde bir 14 Mayıs gerçeği var. Bu durum artık hep çaycı kazanmamalı: Türkiye kazansın… Türkiye’nin üretim üssü olması yeterli altyapısını oluşturması, etkin lojistik yollarının kavşaklarında yer alması, limanlarından havalimanlarına ulaşımı aktif kullanması, Türkiye'nin önünü açacaktır. Bazı elektronik alanlarda İHA teknolojilerinde, Türkiye'nin özellikle savunma sanayiinde ön aldığını görmek mümkün. Pekii bu durumda başka teknolojilerde de bir üstünlük sağlanabilir mi? Şimdilik yokluğunda neler çektiğimizi bildiğimiz İHA teknolojilerini üretir hale geldik… Vurulan her karakolun ardından, PKK’lı katillerin, eylemci ekiplerinin nasıl elini kolunu sallayarak geldiği ve eylemlerini yapıp, aynı şekilde gittiklerini gösteren video ve görselleri içimiz yanarak izledik… “Nasıl olur?” dedik, bu görüntüler ile bir kurşun da biz yedik… Vurulduk, ama düşmedik. O gün o teknolojiye sahip olanların sunduğu kadarını görüyorduk. Şimdi kendi sahip olduğumuz teknolojilerle daha fazlasını görüyor ve yönetebiliyoruz. Onun için iş yapma biçimleri ve üretim yöntemleri değişecek. Organize sanayiler, karma organize sanayiler kurulacak. Umutlarımız ile yeni bir sabaha uyanacağız. Dünya hala krizi konuşurken, Türkiye krizi fırsata çevirebilir. Pek çok il sürekli ihracat rekorları kırıyor. İhracatçı sayısı artmaya başladı. Neredeyse dünyanın ihracat yapılmayan ülkesi kalmadı. “Türk Malı ya da Turquality” damgalı malların girmediği ülke yok. Bu aynı zamanda girişimci, tedarikçi, distribütör işçi ve servis gibi yeni alanları harekete geçirecektir. Çünkü her üretim, başta istihdam olmak üzere gelir artışı demektir. Türkiye ihracat ile büyüyecek. Artık geleneksek sektörler yerine uzay, havacılık ve savunma gibi yeni nesil yüksek teknolojili sektörlerde de üretimin merkezi Türkiye olmalıdır. 254 Milyar dolar ihracatın 300 milyar olmaması için bir neden yok…