Hayat pahalılaştı
Prof. Dr. İbrahim Attila Acar
Enflasyon rakamları açıklandıkça vatandaşın beklentisi olmuyor sanki. Rakamlar azar azar da olsa bir artışın olduğu yönünde. Dünyanın en büyük ekonomileri dahi 6 ile 10 puan arasında bir enflasyonu kabullenmiş sanki. FED o kadar faiz arttırıp sadece 2 puanlık bir enflasyon indirmiş oldu. Beş puanlık faiz artışına karşılık, enflasyonda iki puanlık düşüş yaşandı.
Enflasyon rakamlarındaki yükseliş, kişilerin gelirleri yönünde de bir artışı getirmedikçe, bu şikayet devam edecek. Gelir artıyor; ya da gelir altı ayda bir defa artarken enflasyon her ay artıyor. Üstelik her altı ayda bir ödenen enflasyon farkları enflasyonun gelirden daha da fazla arttığını gösteriyor. Bu durum sabit gelirli bakımından kabul edilebilir bir durum değil, haklılar!
Aslında üç ay öncesine kadar her şey yoluna giriverecek gibiydi. Ukrayna savaşı yapacağını yapmış, fiyatları hareketlendirmiş ama bir yılına ulaşan savaş ile ne olacaksa olmuştu. Savaş devam edecekti. Otobüste, metroda, ya da kalabalık mekanlarda maske takanlar olmasa Covid’den söz eden yok gibi idi. ABD’de bile % 9’u bulan enflasyon ufak ufak da olsa inişe geçmişti. FED’in şahin faiz artışları da artık bitti diyorduk. Şimdi tersine bir seyir ile faizler de inecekti. Beklentiler de böyle idi.
Şubat ayına gelindiğinde ülkemizde yaşanan deprem, yeniden bir başka gerçeğin daha kendini göstermesine yol açtı. Epeydir konuşmadığımız ve yaşamadığımız bir felaketin acı yüzünü güneydoğuda yeniden yaşadık. Büyük bir felaket ile uyandık. 10 il, yaklaşık 15 milyon insanın etkilendiği bir felaket, ülkemiz için büyük bir felaket idi. Şimdi yaralar sarılıyor ama başta konut sorunu, zarar gören alt yapıların yenilenmesi konusu, iş ve istihdam sorunu, işyerlerinin ve yaşam alanlarının yeniden hayata döndürülmesi hem zaman hem de kaynak gerektirecek.
Bu arada enflasyon konusu bütün dünyanın derdi olmaya devam ederken faiz cephesinde yeniden yükseliş beklentisi başladı. Tam bu sırada İsviçre’den ABD’ye batan bankalar dünya için yeni bir tehdit anlamına gelmektedir.
Banka iflasları, yeni riskler anlamına gelmekte. Faiz artışlarının tam bir sonucu olmasa da bu batıkları tetiklediği herkesin kabul ettiği bir durum oldu. Bu durum yüksek enflasyon, resesyon ve finansal istikrarsızlığı da tetiklemeye başladı. Bütün dünya zaten yeni bir kriz dalgasına hazır beklerken bu gelişmeler bütün dünya ekonomileri için de tehdit olmaya devam etmektedir.
Şimdi temel soru şu, FED % 5 faizden geri dönecek mi? Bu rakamlar bile riskli iken yeni hedefler ne olacak? Bir de ülkemizle başlayan yeni bir seçim dalgası bütün liderlerin gündeminde. Seçimler, siyasette istikrarsızlık enflasyonda yükselişe sebep olur mu?
Seçim ekonomisi olarak yaşanan genişletici para politikaları enflasyon için başka bir risk. Yani hem pastam dursun hem karnım doysun olmayacak. Para politikasının sıkılaştırıcı durumu da seçim döneminde zor görünüyor. Hayat pahalı ama önümüzde seçim var.
Yorumlar