Bugün Kadına yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele ve Dayanışma Günü. Birçok etkinlikler yapılacak. Kadınlar toplumsal eylemlerde buluşacak. Ama onların ekonomik özgürlüklerinin olmaması ve bunun çözümü yine gündemde yer almayacak. Kadınların her türlü şiddete maruz kalmasında ekonomik özgürlüklerinin olmaması çok önemli bir faktördür. Diğer önemli bir konu da örgütlü olmamaları. 25 Kasım’da bu önemli konular gündeme gelmeli ve tartışılmalı. Çünkü ekonomik özgürlüğü olmayan kadın ne kadar çok şiddet görürse görsün boşanamıyor ya da birlikte yaşıyorsa evden ayrılamıyor. Özellikle ekonomik krizden sonra bu durum daha da ağırlaştı. Kadınların yaşadığı sorunları hepimiz biliyoruz, konuşuyoruz eylemler yapıyoruz fakat kalıcı çözümler üretilemiyor. Sığınma evleri vb. kalıcı çözüm değildir. ' Evet, başlıkta da belirttiğim gibi kadınların kurtuluşu dayanışma ekonomilerinde. Bunların içerisinde en önemlisi Tarımsal Üretim Kooperatifleri ve üretici pazarları. Kadınlar bu kooperatiflerde örgütlenerek öncelikle örgütlü bir topluluk oluşturuyorlar. Kolektif çalışma ve dayanışmayı öğreniyorlar. Güçlerini birleştiriyorlar ve kaynak bulmaları kolaylaşıyor. Kooperatiflerin başarısız olmalarının en önemli sebebi pazarlama sorunu ve kolektif çalışma bilincinin yani biz olabilmenin başarılamaması. İşte kadınlar İzmir’de bunu Tunç Başkan sayesinde başardı. Seferihisar’da başlayan kooperatif çalışmaları çok başarılı oldu. Kadınların ürettiği her türlü ürünler (tarımsal ürünler ve gıdalar, el işleri vs.) Tunç Başkan’ın onlara ücretsiz olarak yer verdiği üretici pazarlarında pazarlanıyor. Kadınlar çok para kazanıyorlar Seferihisar’da. İzmir’den binlerce alıcı, bu üretici pazarını ziyaret ediyor. Bütün ortakları kadın olan ve başkanlığını Neptün Soyer’in yaptığı Seferihisar Hıdırlık Tarımsal Kalkınma Kooperatifi yıllardır çok başarılı. Gittikçe daha verimli olarak varlığını sürdürüyor. Bu kooperatifle ilgili çalışma yaptım ve Karaburun Bilim Kongresi’nde bir bildiri sundum. Ankara Üniversitesi Siyasal bilgiler Fakültesi’nden sevgili arkadaşım Doç. Dr. Ferda Atbaşı’la birlikte “Dayanışma Ekonomileri” konulu bir 2 günlük bir çalıştay yaptık. Türkiye’nin birçok bölgesinden özellikle kadınları çağırdık. Dayanışma ekonomilerini tartıştık, bilgi alışverişinde bulunduk. Özellikle katılımcı kooperatiflerin dayanışmaları sağlandı. Kadınların ekonomik özgürlüklerini kazanmalarında üniversitelerinde yapacağı şeyler olduğunu bu çalışmayla gösterdik. Tunç Başkan’ın Seferihisar’dan doğru başlattığı kooperatif ve üretici pazarları çalışmaları daha büyük ölçekli olarak İzmir’e ve tüm Türkiye’ye yayılmaya başladı. Tunç Başkan ilçe belediye başkanlarıyla toplantılar yaparak deneyimlerini paylaştı. İstanbul’da da kooperatif çalışmaları ve üretici pazarları kurma çalışmaları çok olumlu sonuçlar verdi. İzmir’de halen kooperatiflerin ürettiği tarım ürünleri ve diğer gıdalar Büyükşehir Belediyesi’nin desteğiyle üretici pazarlarında satılıyor. Adım başı her semtte onlarca market zinciri olacağına 2 üretici pazarı olsa ve kooperatif üyesi kadınlar oralarda ürünlerini satsalar binlerce kadın ekonomik özgürlüğüne kavuşur. Çünkü İzmir gibi büyük bir kenti kooperatif çatısı altında örgütlenen aç ve yoksul kadınların doyurması çok büyük bir istihdam yaratır. Bu çalışmaları başlatmak kolay değil. Öncelikle ulusal ve sonrada uluslararası şirketlere dur demek gerekiyor. Bunu yerel yönetimlerin özümsemesi gerekiyor. Ekonomik krizde olsa savaşta olsa insanlar yaşamak için beslenmek zorundalar. Dolayısıyla kadınlar başarılı kooperatifler sayesinde her zaman ekonomik özgürlüklerini kazanabilirler. İzmir Büyükşehir Belediyesi, kooperatifçilik ve üretici pazarlarına katılım konusunda eğitim ( hijyen, örgütlenme vs.) çalışmaları vb. yaparak her türlü desteği sağlıyor. Kültürpark’ta haftada bir kurulan üretici pazarının doğaya zararı olduğu ve görselliği bozduğu söyleniyor. Zaten daire şeklinde olan Kültürpark’ın etrafında yoğun bir araç trafiğinin olduğu yollar var. Haftada bir gün bu alana giren birkaç aracın ne kadar zararı olabilir k? Sonra görsellik kadınların ekonomik özgürlüğünü kazanmasından daha mı önemli. Hem sonra görselliği bozacak çirkin bir şey yok bu pazarda. Olsa bile kadınlar için haftada bir gün katlanılmalı. Bol bol konuşmakla olmuyor, kadınlar için herkes bir şeyler yapmalı. İzmir’de herkesin aç ve yoksul kadınların kooperatif ve üretici pazarları kanalıyla ekonomik özgürlüklerini kazanmalarına katkıda bulunmaları gerekir. En azından tüketicilerin buralardan alışveriş yaparak kadınlara destek olmaları gerekir. Bu çalışmalar kadınları sosyolojik ve psikolojik açıdan da çok önemli etkiliyor. Sosyalleşiyorlar. Kendi kazandıkları parayı harcamanın hazzını yaşıyorlar. Özgürleşiyorlar. Örgütlü bir toplum oluşmasına katkıda bulunuyorlar. Tüm dünyada kapitalizmin çok uluslu şirketlerinin dayatmasına karşı dünyanın kurtuluşunun doğal-agroekolojik tarım, üretim ve tüketim kooperatifleri ve üretici pazarlarının yaygınlaşmasından geçtiği bilinci giderek büyüyor. Türkiye’de de bu konularda çalışmalar yapılmaya başlandı. Bu alanda “Başka Bir Tarım Mümkün” diyerek yola çıkan ve çok emek veren Tunç Başkan’a, Şevket Meriç Başkan’a, Abdullah Aysu ve daha birçok tarımcı köşe yazarına ve akademisyene teşekkür ediyorum tüm kadınlar adına. Sevgili Abdullah Aysu kadın konuşmacının olmadığı panellerde konuşmacı olmayı reddederek onların her yerde söz sahibi olmalarını destekliyor. Evet Türkiye’de kadınlara yönelik her türlü şiddet uygulanıyor. Özellikle sözel şiddet, psikolojik ve ekonomik şiddet hiç görünür değil. Günümüz koşullarında ekonomik krizin hat safhada olduğu ve yoğun bir işsizliğin yaşandığı bu günlerde kadınlara yönelik şiddetin daha da artacağı gün gibi ortadadır. Bu yüzden market zincirlerini devre dışı bırakarak olan üretici-tüketici kooperatiflerini ve üretici pazarlarını geniş katılımlı söyleşi, panel vb. etkinliklerde tartışmamız gerekiyor. Umarım seneye 25 Kasım’da hep birlikte bu konuları tartışırız. Yazılarıma Yeni Bakış, Egede Bir Gün, Yeşil Gazete ve Bianet.org gazetelerinden ulaşabilirsiniz. Hiçbir kadının hiçbir şiddet görmediği günler özlemiyle sevgiler…