Mehmet Güçlü, eski bir dost.
Urfalı.
Yıllarca İzmir’de yaşadı. İbrahim Tatlıses’i İzmir’e ilk o getirdi. Kebabı İzmirliyle ilk o tanıştırdı.
Basmane’de PTT binasının yukarısında, mahalle arasında bir kebap salonu var: Kelle Halil. Orada buluştuk.
Eski günleri anarken o anlattı… 1974’te İzmir’de yaşayan Urfalıların bir araya gelerek kurdukları derneğin kutlama gecesine Seyfettin Sucu’yu getirtmek için Mehmet Güçlü’yü Urfa’ya göndermişler. Bu arada yörede ismi duyulmaya başlanan İbrahim Tatlı diye genç bir sanatçıyı da İzmir’e götüreceğini söyleyen Güçlü’ye Sucu, “Ben çoluk çocukla sahneye çıkmam” demiş ve kestirip atmış.
Konsere çıkmış İbrahim. Sonra Güçlü, onu gazino sahipleri Kürdan Kazım, Nuri Yalçuk ve Atalay Noyaner’le tanıştırmış. Ama çok zorlanmış. Sonra Kayseri’ye gitmişler. Orada Talas Gazinosu’nda Biricik ve Diclehan Baban’la sahne alan İbrahim’i dinlemeye gelen kalabalığı Mehmet Güçlü görünce “Tamam, maya tuttu” demiş, onu yeniden İzmir’e getirmiş, üzerinde sıkı bir çalışma yaptıktan sonra gazinolarda çalıştırmaya başlamış.
18 yıl süreyle de İbrahim Tatlıses’in sağ kolu olmuş. Onun adına otel almış, otel satmış. “Derya Hanım’a aman dikkat” dediği için de araları açılmış. Yıllarca konuşmamışlar. İbrahim Tatlıses’le ilgili merak ettiğiniz her şeye cevap verecek tek adam da odur.
Mehmet, ayrıca Urfa kebap kültürünü de İzmirli ile tanıştıran sanatçıdır. Basmane’de, Alsancak’ta açtığı mekanlar, 24 saat hizmet verdiler. Urfa kebabının Adana kebabı gibi acılı olmadığı için daha çok tutulduğunu söyler Mehmet Güçlü ve ayrıca kebaptan önce çorba içilmesini önerir. Zaten Ezogelin çorbası da İzmir’e onunla ilk kez gelmiştir.
Güçlü “O yıllarda günde 105 kilo et işlediğimizi hatırlarım. Bugün bile bu sayıya ulaşan kebapçı yoktur” diye konuşuyor ve bu kültürün uzun ömürlü olacağını savunuyor.
Ülkü’nün yerinde olmak
Ülkü (Adatepe), Atatürk’ün en küçük manevi evladı idi. 5 yaşına kadar, Gazi’nin en yakınında oldu, onunla çok güzel anlar geçirdi. Atatürk, Ülkü’ye olan sevgisini; aslında bütün çocuklara duyduğu aynı hisler adına korumuştur. Ülkü’nün şahsında bütün çocuklar, Ata’nın sevgisine ulaşmış olmanın hissiyle mutluydular.
Ülkü Adatepe’nin ilk evliliğinden olan Ahmet Kemal’le İskenderun’da askerliği birlikte yaptık. Dağıtım günümüz gelinceye kadar yakın arkadaşlık kurmuştuk. Onunla sohbetlerimizde hep annesi konu edilirdi ve Ahmet Kemal, taa 1930’lu yıllardan beri bütün çocukların; Ülkü’nün yerinde olmak için can attıklarını anlatırdı.
Annesi Ahmet Kemal’e o yılları aktarırken; sonraları genç kızların kıskançlık değil ama “yerinde olma” duygusunun ağır bastığı bir davranışla kendisine yaklaştıklarını anlatırmış, hep. Sadece Atatürk’le çekilmiş; o hepsi bir birinden doğal fotoğraflar bile Ülkü Adatepe’nin tek kadar şanslı bir çocuk olduğunu anlatmaya yetiyordu.
Yıllar sonra “Photoshop/fotoşop” denilen bir fotoğrafçılık ve bilgisayar tekniği ortaya çıktı. Bu yollar bazı teknik adamlar, çocuklarınızı Atatürk’le birlikte fotoğraf çektirmiş gibi kareler oluşturuyorlar. “Ona yetişemedik ama birlikte bir fotoğrafımız var” diyebilmek, Atatürk sevgisini canlı tutma adına çok önemli.
Atatürk devrine yetişen çocuklar da; onun ışığıyla aydınlanan günümüz çocukları da çok şanslı.
Yandaş basının gücü
Yandaş medyanın gücü yoktur.
Neden yoktur?
Çünkü kendi yandaşından başkası o gazeteyi okumaz, o televizyon kanalını izlemez de ondan.
Seçime neredeyse üç hafta kala, yandaş medyanın, hararetli yayınlarının, bence bir enerji kaybı olduğu kanaatindeyim.
Sözcü’yü bir Ak Partili ya da MHP’li okur mu?
Diyelim okudu. Kaç kişi?
Ve okuyan bu kişilerin kaçı kararını değiştirir?
Cumhuriyet öyle, Karar öyle, Aydınlık öyle.
Öbür yandan Türkiye, Hürriyet, Akit de öyle. Kapalı devre yayın yaparak boşa kürek sallıyorlar.
Eskiden tarafsız gazeteler vardı. Hürriyet öyleydi. İzmir’de Yeni Asır keza.
Onların yayın politikaları, kitleleri etkileyecek güce sahipti ve bu gazeteler, seçim sonuçlarını belirleyebilirlerdi. Çünkü inandırıcıydılar ve bu inandırıcılıklarını da tarafsızlıklarıyla edinmişlerdi.
Tarafsız medya olmak, aslında günümüzün en büyük ihtiyaçlarından biri. Üstelik itibarı da cepte.
Neden denenmez, neden tarafgirlikte ısrar edilir, anlamak mümkün değil.
Özel yaşamı sorgulamak
Bazı meslekler vardır… Politikacılık, sanatçılık ve gazetecilik gibi.
Bu mesleklere mensup olanların özel yaşamları hep mercek altında tutulur.
Herhangi biri için “Özel hayatıdır, karışmayalım” yaklaşımı, bu meslekler için geçerli değildir.
Burada artık özel hayat, artık o kişinin bir alameti farikası, bir markası olmuştur. Benzer hoşgörünün bu mesleklerde yeri yoktur.
Sanatçı var, uyuşturucu kullanıyor, mafyaya karışmış, adam öldürmüş.
“Bize sanatı lazım. Ötesi kimseyi ilgilendirmez” demek, sanata hakaret ve ihanet etmek demektir.
Politikacı var; her türlü dalavereye karışmış. Yemediği halt kalmamış. Ama ağzı laf yapıyor.
Göz yumamayız.
Gazeteci var; mesleğinden başka her şeyi ifa ediyor ama kalemi kuvvetli. Okuyucusu da var.
Onu pohpohladığımız sürece; biliniz ki zarar görecek olan bizleriz.
Onun için bu ve benzeri pek çok meslekte özel hayat, eleştiriye, sorgulanmaya açık olmalı ve bu vasıtayla o mesleklerin itibarı korunmalıdır.
Örnekleri çok maalesef. Ama suçlusu biziz. Onları biz besliyor, biz büyütüyoruz.
İbrahim Ormancı - Duvar Yazıları
Basının amiral gemisi gazetede bir yazar “İyi ki Başkanlık Sistemi var” diyebiliyor. Üç ayda gıda enflasyonu et ve süt ürünleri yüzde 48 artmış. Ya Başkanlık Sistemi olmasaydı halimiz nice olurdu?
***
Pastırmanın kilosu 1000 lirayı geçmiş. Amaaaan zaten kokuyor diye yemeyi bırakmıştım!
***
Etin kilosu 300 TL'yi geçince “Vejetaryenliğin Yararları” konusunda kitap aldım. Ne hanım kitabın yüzüne baktı ne de oğlan!
***
Güzel günler göreceğiz çocuklar. Dünyanın bizi kıskanmadığı günler göreceğiz!
***
Marketlerde izlenen 39 ürünün 27'sinde zam yapılmış. Uçuşa geçen ekonomi değil fiyatlar anlaşılan!
***
Hanım beni heyecanla uyandırdı “Kalk herif, emekli aylıklarına yüzde elli zam yapılmış” dedi. Reisimize minnet duygularımı dile getirmeye hazırlanırken “Nisan Biiiir” deyince kendime geldim!
***
Seda Sayan, dondurttuğu yumurtalıklarını satışa çıkarmış. Ekonomik kriz onu da vurmuş zahir!