Teknolojinin gelişim hızından korkmamız gerekiyor mu? Yapay zekanın yaygın olarak kullanılacağı anın çok yakında olduğuna şüphe yok. Bu durum beni biraz da rahatsız etmiyor değil! Araştırmacılar zaman çizelgesi hakkında tartışsa da, günlük yaşamımızı Apple’ın Siri’si, Amazon’un veya Google’ın yapay zeka teknolojisi örnekleri olmadan hayal etmek zaten zor.
Halen “Makineler mi insanlığa hükmedecek, yoksa biz bir arada var mı olacağız?” gibi cevaplanması gereken sorular varken, “ Makineler insan benzeri bir bilinç kazanacak mı? vb. gibi teknolojik gelişmelerin ve araştırmaların sonuçlarıyla çok yakında karşılaşacağız.
Şimdi işe koyul
Tehdit olsun veya olmasın, yapay zekanın yaygınlaşmasının çalışma ortamında değişikliklere yol açacağı, açmaya başladığı kesin bir gerçek.
Pek çok insan, yapay zekanın birçok iş için gerçek bir tehdit oluşturduğundan endişe ediyor. Bu durum öncelikle programlama, analiz, organizasyon gibi kurallarla ve açık yönergelerle tanımlanabilecek sektörlerdeki çalışanları etkileyecektir. Makinelerin rutin, hassas, algoritmik işler yapma yeteneklerinin göz ardı edileceğine inanmakta zorlanıyorum. Burası insanların hiçbir avantajının olmadığı alanlar.
İşverenler daha verimli, daha az maliyetli işgücünü tercih etmeye karar verdiğinde, muhasebe, programlama, planlama ve otomatikleştirilebilen diğer endüstrilerle birlikte teknolojiyle bağlantılı sektörlerde istihdamda bir düşüş olacağını varsaymak yanlış olmaz.
Yapay zekanın yaratıcı olmayı öğrenmesi biraz zaman alacak, şu ana kadar insanlık duygusal, düşünceli, yaratıcı her şeyle ilgili alanlarda bir avantaja sahip.
Fırsatlar nelerdir?
Yapay zeka teknolojileri, üst düzey profesyonellere daha ayrıntılı ve zorlu sorunlara odaklanma fırsatı vererek rutin görevleri yerine getirebilecek. Bu, makinelerin cevaplayamadığı zor sorular üzerinde çalışmak için insanlara daha fazla zaman kazandıracak. Eleştirel düşünme ve kalıpların dışında düşünme yeteneği gibi beceriler işe yarayacaktır çünkü bunlar tam da uzmanları vazgeçilmez kılacak yetenekler.
Mesleki gelişim, makinelere karşı değil, onlarla birlikte çalışabilme becerisiyle belirlenecek. İnsanlarla teknoloji arasında köprü kurmaya yardımcı olmak için yaratılan yeni mesleklerin sayısından bahsetmeye gerek yok. Bu işlerin empati, felsefe, karar verme, öğrenme, tasarım vb. ile ilgili becerilerin geliştirilmesini gerektirmesi yeterince ilginçtir.
Cidden, “Yapay Zeka Etik Araştırmacısı” kulağa ne kadar da havalı geliyor?
Ve işte buradayız
Eskiden rakibimiz sadece başkaları olsaydı da, artık yarışta robotlar da olacak. Sıradan işler makine emeğiyle yerine getirilirken, üst düzey pozisyonlar için rekabet profesyoneller arasında yaşanacak. İşte bu yüzden kişisel markanızı yaratmak artık her zamankinden daha önemli.
Kendinizi markalamak sığ bir popülerlik yarışması değildir. Kişisel marka, özel becerilerinizin ve değerli deneyimlerinizin altını çizerek kendinizi yapay zeka kalabalığın arasından öne çıkarmanın bir yoludur. Sizi görev için doğru kişi yapan benzersiz yetenekleri aktarmanın bir yoludur.
Bu yalnızca gerçek becerilerinizi ve eğitiminizi değil, aynı zamanda katılım ve başkalarıyla etkileşim kurma, bilgiyi toplulukla paylaşma, meraklı olma ve değer yaratma yeteneğinizi de içerir. CV’niz “Ne?” ise, kişisel bir marka olmak “Neden? ”dir.
Kişisel marka fikri yeni değil ancak daha önce gereksiz bir lüks olarak görülüyordu. Halka açık bir kişi olmadığınız sürece gerçekten buna ihtiyacınız yoktu. Artık kişiliğinizi ekleyerek sizi aynı becerilere sahip uzman kalabalığından ayırabilecek kullanışlı bir araçtır, öne çıkma durumudur.
İşe alım uzmanlarının %95'i iş piyasasının daha rekabetçi hale geleceğine inanıyor, bu da adayların başarılı olmak için kendilerini rekabetten farklılaştırmasının hayati önem taşıdığını gösteriyor.
Artık her kişiye sesini duyurma fırsatı veren çok sayıda sosyal medya platformu ve medya ağı sayesinde kişisel markalaşma yükselişte. İnsanlar farkına bile varmadan kendi topluluklarını oluşturuyor, deneyimlerini ve bilgilerini paylaşarak uzmanlıklarından çevrimiçi olarak yararlanıyorlar.
Bir endüstri uzmanı olmak tam olarak kişinin hedefi olmasa da, rekabet ortamında kendini nasıl pazarlayacağını ve dijital ayak izi bırakacağını bilmek kesinlikle geliştirilmeye değer bir beceridir.
Hayatımızda pek çok değişiklik oluyor; tıpkı bir sıcak hava balonunun daha yükseğe uçmak için ağırlığını kaybetmesi gerektiği gibi, insanların da daha iyi olabilmek için amaçlarına hizmet etmeyen şeyleri bırakmaları gerekiyor. Bunların bazıları rahatlatıcı ve güvenli görünse de, eğer büyümemize yardımcı olmuyorlarsa, markalaşmak adına onları bırakmak zorundayız.
En son ama en kötü değil
Etkili kişisel markalama, yeni iş fırsatlarını çekmenize, yeni ilişkiler kurmanıza, fark edilmenize, bilginiz için talep yaratmanıza ve otoritenizi oluşturmanıza yardımcı olabilir.
Güçlü bir marka oluşturmak zaman alır, bu nedenle bunu daha uzun süre ertelemeyin.
Bazı insanlar için zor duygular
Duygularım sadece benim sorunumdur ve benden başka kimseye zarar veremezler. Bırakmanın ve başkalarını affetmenin hem fiziksel hem de zihinsel sağlığa faydalı olduğu kanıtlanmıştır, bu nedenle geçmişi geçmişte bırakmanın zamanı geldi. Artık günümüz şartlarına göre hareket etmeliyiz. Bunun için de zihinsel değişim şart.
Kişisel markalaşma adına, insanlar son 12 ay içinde elde edilen zaferleri ve başarıları kutlarken, çoğu hedef belirlemeye ve güneş etrafında bir sonraki dönüş için planlar yapmaya başlıyor.
Geçtiğimiz yıl neler yaptığınıza ve başınıza gelenlere dönüp bakmak, bir sonraki yıl hedeflerinize ulaşmanız için size iyi bir yön duygusu verebilir.
Yaptığınız şeyler, başaramadığınız hedefler, diğer başarılar ve tanıştığınız harika insanlar; size büyük bir tecrübe sağlar. Markalaşma adına bu tecrübeleri kendi lehimizde kullanmayı öğrendiğimiz zaman, iş hayatı ve sosyal hayatımızda “kişisel markalaşma” terimini tam olarak yaşamaya başladığımız anlamına gelir. Bunun için harekete geçmenin tam zamanı!