Altınordu’nun patronu Seyit Mehmet Özkan’ı Buca’dan tanıyorum. Bucaspor yönetiminde hep etkili rol oynayan bir futbol sevdalısı Özkan.

Bucaspor’un İkinci Lig’e çıkması ve sonrasında sarı lacivertli takıma büyük hizmetleri olan Seyit Mehmet Özkan, Türkiye’nin en ücra köşelerinden yetenekli çocukları Buca’da toplayarak usta antrenörler nezaretinde eğitti ve Türkiye’nin ilk Futbol Akademisi’ni kurdu. Önerisi üzerine; yine Bucaspor’da uzun yıllar top koşturan Salih Çınar’ın danışmanlığında yaklaşık 500 sayfalık “Fırtına Bucaspor” kitabını yazarak bu güzide kulübün tarihini ölümsüzleştirdim. Aslında bu kitap, onun hem maddi hem manevi desteğiyle yazılmıştır ve onuru kendisine aittir.

Buca’nın Olduruk mevkiinde şimdi Bucaspor 1928 Kulübünün mülkiyetinde olan kompleksin kurucu ortaklarından biri de odur.

Buca’da kulüple ihtilafa düşünce ilçeyi terk etmiş, kısa bir süre sonra da Altınordu’nun başına geçerek bu kulübü bir şirket kulübü statüsüne kavuşturmak için çaba sarfetmiştir.

Kulübün Kuşadası’ndaki tesisleri görülmeye değer.

Ancak ne Özkan ne de Altınordu cephesinde her şey iyi gitmedi. Seyit Mehmet Özkan’ın ortağı olduğu demir çelik işletmesinin, hurda demir ithalatı nedeniyle girdiği darboğaz, bu şirketteki payının önemli bölümünü Altınordu’ya aktaran Özkan’ın da ekonomik dengesini olumsuz etkiledi. Altınordu da aksiliklerin peşini bırakmadığı bir kulüp olarak onu radikal kararlar almaya zorladı. Özkan, Altınordu Kulübü’nü satışa çıkardı. Futbol Akademisi hakkında henüz bir karar yok. İlk duyumlara göre de Samsunspor, Altınordu’ya talip olmuş.

Bence bunun sonucu şu:

Bir yıldız daha futbol dünyasından kayıyor.

Özkan, İzmir değil Türk futbolunun örnek alacağı işler yaptı. Hedefi tam tutturmasa da yaptıklarıyla hep anılacak.

Ne oldu da böyle oldu?

İzmir Esnaf ve Sanatkarlar Odaları Birliği (İESOB) olağanüstü genel kurulunda Zekeriya Mutlu, kaybetti, Yalçın Ata kazandı.

Peki nasıl oldu bu?

Şöyle oldu:

Zekeriya Mutlu, yıllardır başkan. Hep de AK Parti yanlısı olarak anıldı. Ama 14 Mayıs seçimlerinde CHP’den birileri Mutlu’nun kanına girdi, “Gel bizden milletvekili adayı ol” dedi. O da bulunduğu mevkiin ve kariyerinin karşılığını seçim sonuçlarında bulurum umuduyla bu daveti kabul etti, İESOB’un başkanlığından istifa ederek aday adaylığını açıkladı.

Ancak listeye girmedi, kazanamadı. Bunun üzerine daha önce geldiği Pazarcılar Odası yönetimine girmeyi başardı ve yasa gereği İESOB olağanüstü kongresi yapıldı, Ayakkabıcılar Odası Başkanı Yalçın Ata 517, Zekeriya Mutlu 446 oy aldı.

Kabahat kimde?

Kabahat Zekeriya Mutlu’da. Sandı ki, geçmişte olduğu gibi Cemal Tercan ve Mehmet Ali Susam’ın sürecini ve kaderini yaşayacak, Meclis’e gidecek. Olmadı.

Olsaydı da, geçmişten bir farkı kalmayacaktı. Esnafın hak ve hukukunu bir muhalif milletvekili olarak ne kadar koruyabilecekti. Cemal Tercan ve Mehmet Ali Susam örneklerini yaşatamayacaktı.

Kongre sonuçları, biraz da Birliği, Meclis’e basamak olarak kullanma geleneğini sonlandırması bakımından çok önemlidir. En az Yalçın Ata’nın seçilmesi kadar.

Düğün konvoyları

Yaz geldi, düğün mevsimi açıldı.

Bu mevsimde de sokaklarda düğün konvoyları göreceğiz. Sorumsuz insanların; kendi zevklerini tatmin için ortalığı nasıl berbat ettiklerine tanık olacağız.

Trafiği tıkayacaklar, korna sesleriyle insanları rahatsız edecekler… Silah ateşleyenler de cabası.

Modern bir ülkede devlet buna izin vermemeli. Tam bir magandalık örneği yaşatanlara cezai yaptırım uygulamalı.

Geçenlerde bir paylaşımda gördüm. Belçika’da bir grup Türk, düğün konvoyunda ortalığı ayağa kaldırmış. Polis, altı arabaya el koymuş, 15 sürücünün beş yıl süreyle araç kullanmasını yasaklamış ve bir yığın da para cezası vermiş. Hakim, “Yollar herkesin. Sizin keyif alanınız değil. Canınız böyle bir şey istiyorsa kapalı bir alana gidip yapın” demiş.

Bizde bu tipler, Türk bayrağını da arabaların önüne asıp istismar sergiliyorlar. Türk bayrağının yeri ayrı, düğünün yeni ayrı. Hele konvoyda şanlı bayrağımızın işi ne?

Bu yaz mevsimini sakin ve huzurlu geçirmek istiyoruz.

Belçika kadar da mı olamayacağız?

Aman aldanmayın

Etkili ve yetkili olmayan birileri bir araya gelip bir oluşum kuruyorlar. Ondan sonra ahkam kesip duruyorlar.

Dernek değiller, oda değiller… Sadece bir platform nitelikleri var.

Ama bunlar, para kazanmanın yolunu kolay bulmuşlar. Biri ortaya çıkıyor, “Beni yılın en bilmemnesi seç” diyor, onlar da hemen kolları sıvıyor, gereğini yerine getiriyorlar.

Yılın en başarılı politikacısı”

Yılın en başarılı sanatçısı”

Yılın en başarılı işadamı”

Kimlerden oluştuğu bilinmeyen sözde jürileri var. Mübarekler, oy birliği ile seçiyorlar.

Şöyle diyemeyiz:

Sana ne. Adamların keyfine ne karışıyorsun ?”

Keşke böyle olsa. Ama adam dediklerimiz, bu seçim sonuçlarını kamuoyuna öylesine bir yutturuyorlar ki, herkes gerçek sanıyor. Yılın en başarılı politikacısı, sanatçısı, iş adamı, artık onların seçtikleri kabul ediliyor.

Yani kamuoyu aldatılıyor, yanıltılıyor.

Geçen yıl böylesine kendinden menkul bir şirket, bazı kuruluşların talebi üzerine “İşveren-işçi ilişkisini en iyi yöneten firmalar listesi yayınladı. Daha ilk firma ismi, böyle bir çalışmanın ne kadar dandik olduğunu ortaya koydu. Ama o firmalar, yayınlanan sonucu, iş hayatlarında hep referans olarak kullandılar.

Kısacası, “Yılın en güzel kızı” ilan edilen kız, en güzel değildir. Onların seçtiği en güzel kızdır.

İşadamı da, politikacısı da, sanatçısı da öyle.

Oğlum evin kapısını çalınca bize parola soruyor. Parola “Ayşe Tatile Çıksın.” Artık kredi çekip onu tatile göndermek bize farz oldu!

***

Sokakta kız öğrenci arkadaşına “Coğrafyadan zayıf almak kaderdir” dedi ya. Çok güldüm!

***

Keçiyi yardan uçuran bir tutam ottur. Karısından korkmayan erkek de yoktur!

***

Entarisi dımdım yâr. Facebook'ta engeli kaldırır diye umdum yâr!

***

Başkası olma kendin ol diyeceğim ama kendi halinde beş para etmezdi!

***

İyi günde kötü günde EVLİ kalabilmek için sabredip EVLİYA olmak gerekiyor her halde!

***

Kuru temizlemeci işler kesatlaşınca kuş besliyormuş. Milletin üzerine etsin diye!