Yıl 1969. Meslektaşım rahmetli Şadan Gökovalı, “Gel seninle Halikarnas Balıkçısı’nı ziyaret edelim. Maddi sıkıntı içinde belki yardımımız olur” dedi.
Kalktık, şimdi Hatay semtinde büstünün bulunduğu sokağa girdik. Oturduğu daire vasatın da altında. Balıkçı yaşlanmış, biraz da zor konuşuyor.
Yıllar, yüzündeki çizgileri öylesine derinleştirmiş ki…
Parasızlıktan hiç yakınmadı ama yakınsaydı gerçeği bu kadar göremezdik.
Şadan’ın aklına bir fikir geldi, “Yayınlanmamış yazıları varsa bunları gazetede yayınlayalım, üç beş kuruş verirsiniz, hayatını sürdürür” dedi. Cevat Şakir Kabaağaçlı, kalktı, bir yerlerden pelür kağıda daktilo ile yazılmış yazılar getirdi. “Bunlar benim olgunluk dönemimin denemeleri” dedi ve ekledi:
“Seçin, uygun gördüğünüzü yayınlayın.”
Anlaştık ve veda ettik.
Kafama bir şey takıldı. Şadan’a, Bodrum’u Bodrum yapan Balıkçı’nın burada ne işi olduğunu sordum. İşte o an anlattıklarıyla öğrendim ki, Balıkçı, acılı yıllar yaşamış. Mesela eşine sarkan paşa babasını öldürmüş. Bu yüzden sürgün hayatı yaşamış. Sonra hayatına Azra Erhat girmiş. O acı dolu yılların acısını kendini Bodrum’a adayarak çıkarmış.
Bu kadar ünlü bir yazarın, aktivistin, tarihçinin, turizm uzmanının meteliğe kurşun atar noktada olması asla kabul edilebilir bir şey değildi. Zaten o, hiçbir şeyi para karşılığı yapmamıştı. “Manevi evladım” dediği Şadan Gökovalı, onun hayatında herhalde bir 50 yıl vardı. Şadan, “Asla lüks bir hayat yaşamadı” diyordu.
Ha, bugün yaşasaydı ve Bodrum’un bu halini görseydi ne derdi, bilmem.
Havra Sokağı, neden ucuz?
İzmirli tüketicilerin, tabii özellikle bu bölgeye yakın oturanların büyük bir şansı var: Havra Sokağı.
Alışverişte kalitenin ve ucuzluğun adresi olan bu sokağın kıymetini bilelim.
Balık, sebze-meyve, şarküteri ve bakliyat türü ürünler satan dükkanlar, insana güven veriyor.
Burada hesaplı alışveriş yapmak mümkün. Balığı buradan daha ucuza hiçbir yerde satın alamazsınız. Buca’da Balık Hali’ne 5 kilometre mesafedeki balıkçı, sardalyayı 130, levreği 300 liradan satıyor. Havra Sokağı’nda daha tazesi 100 ve 200 lira.
Sebebini öğrenmeye çalışıyorum. Havra Sokağı esnafı “Sürüm”, şehir içindeki esnaf ”kira” diyor.
Kent içinde kirayı çözerek sürümü artıran dükkanlar oluşturmak mümkünse, denemekte fayda var. Havra Sokağı ambiyansı, her ilçede yaratılabilir. Markette 44 liraya aldığınız pembe domatese burada 20 liraya ulaşabiliyorsunuz. Bakliyat öyle, şarküteri ürünleri öyle.
Havra Sokağı’nın kıymetini bilelim ve mümkünse sayısını çoğaltalım.
Ziyaretler bitsin artık
Belediye seçimlerinin üzerinden beş ay geçti.
Hala tebrik ziyareti yapıyorlar.
Başkanlar, hizmet sürelerinin neredeyse onda birini tamamladılar, böylelerini ağırlamak zorunda kalıyor, yoğun işlerine yeterince zaman ayıramıyorlar.
Bu ziyaretçilerin vakti çok.
Çaylarını içiyorlar, “Eee, daha ne var ne yok” diyorlar, başkanın ne kadar maaş aldığını soruyorlar, ona nasihat ediyorlar, sıkça “Ben senin yerinde olsam” cümlesini kullanıyorlar ve ziyaret ettikleri başkanı zıvanadan çıkarıyorlar.
Başkanlar, böylelerine artık randevu vermemeliler, belediye önüne asacakları duyurularla “Ziyaret kabul edilmemektedir” demeliler.
Vatandaş, onlardan hizmet bekliyor.
Ziyaret de, onu kabul etmek de hizmet değil, artık zaman kaybıdır.
İBRAHİM ORMANCI
Edison elektriği bulmuş, Peki evlilik programlarında ''elektrik alamadım'' lafını bir Türk mü bulmuş?
***
Bazı kişiler için öldüğünde, cenaze namazında imamın '' Merhumu nasıl bilirdiniz ?'' sorusuna ''Bilmezden gelirdik '' diyesim var!
***
Karımla aramızda yaş farkı var, Karım çok sulu gözlüdür. Gözlerinden yaş eksik olmaz!
***
O söz şöyle değişti. Saldım sosyal medyaya, Mevlam kayıra!