Aziz Kocaoğlu, bir rekorun sahibidir ve 2004-2019 yılları arasında tam 15 yıl İzmir Büyükşehir belediye Başkanlığı yapmıştır.
Bu rekorun bundan sonra da kırılmayacağına eminim.
Kocaoğlu, bu süreçte kente büyük hizmetler sundu. İZBAN’ı getirdi, Metro’yu genişletti, çiftçileri koruyan uygulamalar getirdi, İzmir’e yeni bir Fuar alanı kazandırdı, İzmir’i dünyanın önemli kentlerinden biri olarak ödüllendirdi, Körfez projesine hız verdi vs.
Ama Kemeraltı’nın bir kısım eski esnafına sorarsanız, hakkında hiç de iyi konuşmazlar.
UKOME’nin ağırlıklı üyesi olarak, Büyükşehir kararı ile Kemeraltı’nın trafiğe kapatılması kararı yüzünden 13 bin esnafın mağdur edildiğini anlattı bir dostum.
Kendisi zirai ilaç sektörünün önemli isimlerinden biri olan dostum, “Kemeraltı’na araç girmesi gereken durumlar var. Benden zirai araç satın alacak, alamıyor, bir başkasından benzer bir araç alacak alamıyor. Onun aldığı kararı Tunç Soyer de sürdürünce hapı yuttuk. Pandemide adeta battık. Pek çoğumuz kepenk indirmek zorunda kaldık. Kemeraltı’nın çoğu yerinde eski canlılığı bu yüzden göremezsiniz. Bunun sebebi Kocaoğlu’dur“ dedi ve bir de iddialı laf etti:
“Kocaoğlu, hayatı boyunca hep AK Parti’ye çalışmıştır!”
Sinirle söylendiği belli ama ateş olmayan yerden de duman çıkmaz.
Dostum, belli ki çok doluydu; ikinci bombayı patlattı:
“Sen adamı 380 yıl hapis cezası istemiyle yargıla, sonra da hiçbir şey olmamış gibi akla. Olacak şey mi?”
Öfke ile iddialar bir birine karışınca böyle şeyler oluyor.
Nasıl böyle yaşıyorlar?
Eğer iyi şeyler yapmayı başarıyorlarsa, günümüz sanatçıları iyi kazanıyor.
Sıkça sahneye çıkmasalar da onlara bir yerlerden paralar akıyor?
Nasıl mı?
Bu soruya cevap vermeden önce 1960’lı, 1970’li yıllara dönelim. O yıllarda sanatçılar, sadece sahneye çıktıklarında ve plak ya da sonraları kaset doldurmuşlarsa onların satışlarından kazanırlardı.
Kafelerde, uluorta yerlerde şarkıları serbestçe çalınır, onlara tek kuruş ödenmezdi.
Telif Yasası kurtuluşları oldu. Şimdi yılda sadece bir kere sahneye çıkan Sezen Aksu, buna rağmen paraya para demiyor.
Çünkü radyolar, kafeler, restoranlar, meyhaneler, TV kanalları şarkılarını çaldıkça ona otomatikman telif ödeniyor.
Yasa ilk çıktığında; dönemin en önemli TSM bestecilerinden Avni Anıl’a Almanya’dan havale ile para geldiğinde şaşırmıştı. “Bu maya tutarsa sanatçılarımızın sırtı yere gelmez” demişti.
Şimdi Avustralya’da bir özel radyoda Teoman’ın şarkısı çalınsa, yine o kıtadaki bir kasabada kafede şarkıları seslendirilse anında sanatçının hesabına para çıkarılıyor.
Pek çok sanatçımız için “Sahneye çıkmıyorlar, nasıl böyle lüks yaşıyorlar?” deniyorsa bu durum bilinmediğindendir.
Telif Yasası, Youtube tarafından da sıkı şekilde korunuyor. Youtube şemsiyesi altına giren kim varsa sırtı yere gelmiyor.
Biz, bu güzellikle 1980’li yılların sonlarında tanıştık.
Çağdaşlık böyle bir şey. Adalet böyle bir şey.
Kabak tadı verse de
Çok yazdık çizdik, belki kabak tadı veriyor ama biz yine uyaralım:
Konak tünellerindeki 50 km’lik hız sınırı uygulaması, taksiler ve resmi araçlar tarafından sürekli ihlal ediliyor.
Kimse de denetim yapmıyor, bu densizlere engel olmuyor.
Bu sürücüler, hız sınırlamasına uyan, yasalara saygılı sürücüleri de taciz ediyor, tatsızlık yaratıyor.
Karayolları mı, trafik mi, hangisi bilmem ama görevini tam yapsa sorun çözülür.
Böyle bir sınırlamaya bütün tünellerde uyuluyor. Çünkü gerekli bir şey.
O zaman haydi görev başına.
Durdurun şu kendini bilmezleri…
İBRAHİM ORMANCI
Zürafanın şaşkını. Doğal gaz kombisini açar yaz günü!
***
Doğru söyleyeni dokuz köyden kovarlar atasözünü güncellemek lazım. Bu devirde herkesin doğrusu kendine. Herkes Doğrucu Davut!
***
İnstagramı açan devlet büyüklerimize en kalbi teşekkürlerimi borç bilirim. Her gün hanımın üzerime gelmesinden dolayı bunalımdaydım efendim!
***
Donald Trump ''Kazanamazsam Venezuela'ya yerleşirim'' demiş. İpini koparan Türkiye'ye geliyor. Bence ülkemize gel. Arada kaynar gidersin Donald Amca!