Şu iki başlı yönetim görünümü sizi düşündürmüyor mu? Valinin yanında sadece AK Parti İl Başkanı veya yöneticileri. Belediye Başkanı’nın yanında sadece CHP’li başkan ya da yöneticiler. Bir birlerinden hiç ayrılmıyorlar. Vali, bir gün de olsa “Şu CHP Başkanını kahve içmeye çağırsam “ demiyor. Belediye Başkanı da “AK Parti Başkanı ile çay içip sohbet etmek ne güzel olur” demiyor. Sanki 1950’li yılları yaşıyoruz. O yıllarda Demokrat Partililer ayrı, CHP’liler ayrı kahvehanelerde oturur, aynı marka sigarayı bile içmezlerdi. Bugünkü bu tablo içime sindiremediğim bir şey. İki başlı yönetim. Fanatizm, tutuculuk, “İlle de ben”cilik. Düşünsenize; tersi olmuş, çapraz görüşmeler, dostluklar oluşmuş. [caption id="attachment_38320" align="alignnone" width="720"] İhsan Alyanak, Adalet Partili Osman Kibar ile birlikte.[/caption] Eminim bundan en çok o kent, bizim yaşadığımız bu ülke yarar görür. Sadece valilere, belediye başkanlarına değil sözüm. Parti yöneticileri de kendi alanlarında kralcılık oynamasınlar. Hadlerini bilsinler. Valiyi, belediye başkanını parmağında oynatma hatasına düşmesinler. İnanmayacaksınız ama ben, 1970’li yıllarda böyle bir tablo yaşadım. İhsan Alyanak’ın İzmir belediye Başkanlığı döneminde. O yıllar; siyasetin en azılısı vardı ama fanatizm asla yoktu. Karşı siyasi görüşe sahip olanların dostlukları, aynı partiye mensup olanlarla dostluktan daha kuvvetliydi. Ve bundan kent yararlı çıktı. Şimdi bunu denemenin zamanı. Kolay, hem de çok kolay.

Anadol konforu

Anadol, Koç tarafından Türkiye’de üretilen ilk otomobil. Şahin’ler, Murat 131’ler falan, bir iki yıl ara ile üretime sokuldular. Anadol’un motoru İngiltere’den General Motors firmasından ithal edilirdi. Gövdesi faberglas denen, ineklerin bile yediği iddia edilen maddeden yapılırdı. Anadol’un kullanım kitabında ilk sayfa şöyle başlar: “Anadol konforunu tercih ettiğiniz için sizi kutlarız.” Anadol’un ilk çıkanlarında iki kapı vardı. Konforu ise kelebek camlarıydı. Kaloriferi gereği gibi çalışmaz, radyatörü kısa zamanda tıkanır, amortisörleri, iki lakadan sonra pes ederdi. Ama Türk arabasıydı. Görünümü Mercedes’i andırırdı. 1970 yılında fiyatı 40 bin liraydı. 2500 lira yaygın olan işçi ve memur maaşıydı. Varın pahalı mı ucuz mu olduğunu hesap edin. Anadol’un üretimi, Renault’un Türkiye’de üretime başlamasıyla sonlandırıldı, kalıpları Hindistan’a satıldı. Hindistan’da Anadol sayısı o kadar çoktu ki o yıllar. Rengarenk boyamışlar, salım salım sürüyorlardı arabayı. Anadol konforunu yaşamış biri olarak o arabayı özlüyorum. En azından masrafı azdı. Peşin para ile satıldığı için bu güne göre elde edilmesi daha zor bir arabaydı. Bugün farklı bir tablo var. Ama görüyorum ki, Anadol’a sahip onu korumasını bilmiş meraklılar var. Ve de ona yedek parça sunan firmalar. Keşke yine bir Anadol’um olsa diyeceğim gelir bazen.

Erkeklerin en zor mesaisi

Çoğu erkek, bedensel yorulmayı pek önemsemez. Yeter ki sevdiği işi yapsın. Ama bütün erkekler, aslında yorucu olmayan, ama kendilerini aksine çok yorduğuna inandıkları bir işi yapmayı sevmezler: Eşleriyle alışveriş etmek istemezler. Bu, onlar için sadece manevi yorgunluk değil, tam bir işkencedir. Çarşıda, büyük mağazalarda, özellikle giyim ve benzeri reyonlarda eşlerinin seçicilik sergilemesi, onları öyle bir bunaltır ki, bu işkencenin bir an önce bitmesini isterler. Evli erkeklere bir soralım bakalım: Bu teşhis doğru mu?

Kurtarılmış bölgeler

Bu günkü kuşaklara anlatamayacağımız çok şeyimiz var. Kurtarılmış bölgeler bunlardan sadece biri. Devlet, ne askeriyle, ne polisiyle bu bölgelere giremezdi. Giremezdi çünkü çıkacak bir çatışmada sivil halk zarar görebilirdi. Bu bölgeler, hep önemle izlendi. Burada kümelenen illegal örgütlere nefes aldırılmadı. Kadifekale böyle bir yerdi. Neyse ki cesur adımlar atıldı. Bu adımlar atılırken sivil halkın can güvenliği hep ön plana alındı ve onlara sığınacakları daha sağlıklı konuklar inşa edilip sunuldu. Kadifekale’de yıllardır dalgalanamayan Türk bayrağı göndere çekildi. Bu yaşanmışlıklar, sadece İzmir’in değil, ülkenin pek çok bölgesinin kaderiydi. Yaşadığımız bu günlerimizin kıymetini bilelim.

İbrahim ORMANCI - Duvar Yazıları

TOGG alan açın halinden anlamaz! *** Kurt kocayınca AKP listesinden milletvekili adayı olurmuş! *** Laf kalabalıkları arasında öyle yalnızım ki! *** Eskiden hanımın bana “Tüp bitti” demesinden korkardım. Şimdi “Soğan kalmamış” demesinden korkar oldum! *** Bizim evde Hanım FEMİNİST ben garip EFENDİMİST! *** Artık yedi kişi birleşip “Bir buçuk Adana'ya giriyoruz.” Anlayın hâlimizi! *** Erik dalı gevrektir. Aman eğmeye gelmez. Elin kızının sülalesi geniştir. Aman höthöt yapmaya gelmez! *** Her şeye sazan gibi atlıyorum ama kaç saattir bekliyorum sazanlar oltama bir türlü atlamıyor!