Sanayileşme gezegenin doğal kaynaklarını kirletiyor ve doğanın hassas dengesini bozuyor. Teknoloji her ne kadar hayatımızı kolaylaştırmış olsa da her geçen gün sorunlara sebep oluyor, insanlık doğanın dengesini ve çevreyi korumak için daha fazla mücadele etmek zorunda kalıyor. 

İnsanlar dünyevi başarı peşinden koşarak doğal dengeyi bozmuş ve bunun sonucunda insanlık yok olma aşamasına gelmiştir. Daha üstün bir teknoloji ile bu denge tekrar sağlanabilir, yeter ki insanlar daha bilinçli olsun.

Günümüzde insanlık intiharın eşiğine gelmiş durumdadır. İki tür intihardan söz edebiliriz: Aktif intihar; yani bireyin bedenini öldürmesi ve pasif intihar; kişinin bedenini öldürmeden yaşayan ölü haline gelmesi. İnsanların çoğunluğu pasif intihar sürecinde, çünkü ölümden korktukları için aktif intihara kalkışmaz. Bu durumda olan insanlar hayal kırıklıklarının zirvesine gelince artık yaşamak istemez kendisini uyuşturmaya başlar; sigara, alkol, seks, madde bağımlılığı vb. gibi.

Bu noktaya gelmiş insan eğer yaşamın anlamını önemsiyorsa, dış dünyadaki seçenekler onun için tatmin edici değilse, başka çıkış yolu bulamıyorsa arayışa girer ve iç dünyasına yönelir. 

İç dünyaya dönüş değişimin başlangıcıdır. Çünkü dış dünyadaki dışsal yolculuklar hayal kırıklığına neden olmuş ve anlamsız hale gelmiştir. İç dünyaya dönmek değişimi tetikler. 

İçsel yolculuk dayanılmaz bir isteğe sebep olur. Bireyin harekete geçmesini ve değişimi başlatır. Değişimin başlaması için bireyin bu noktaya gelmesi gerekir. 

Birey bir krizle karşılaşınca buradan çıkış yolu aramaya başlar ve değişimi düşünür. Değişim krizden çıkış anahtarıdır, aksi halde kriz daha da derinleşir. 

Kriz daha fazla derinleşmeden, patlamaya, aşırı eylemlere neden olmadan önce insan içsel yolculuğa başlarsa bilinçli değişime yönelir. 

Bilinçli değişim için bireyin farkındalığının yükselmesi ve bir robot olmadığını anlaması gerekir. İnsan yalnızca beden makinesinden ibaret değildir.

 Endüstriyel ve teknolojik gelişim bir medenileşme izlenimi yarattı ama bu, insanı makineleştirdi. Beden makinesiyle özdeşleşen insan teknolojinin kölesi haline geldi, özgürlüğünü kaybetti. Bu robotik hayatta insan yaşamı kolaylaştı ve daha özgürleşmiş gibi bir izlenime neden oldu. Ama insan kendisinden, iç dünyasından, özünden uzaklaştı. Bir robot, makine akılcı olabilir ama sevemez, mantıklı olabilir ama özleyemez.  

İnsan gerçek bir değişim yapabilir ve insanı insan yapan akıl değil kalptir. Değişimi sevgi sayesinde gerçekleştirecek olan şey, insanın öz varlığıdır. Gelecek umutsuz değil, insan özünü bulduğu zaman umutla dolar taşar ve kalpten sevmeye, şarkı söylemeye, dans etmeye başlar. 

İnsanın farkındalığını, bilincini yükseltecek bir yöntem bilim sunan Dünya Değişim Akademisi Değişim Programları bize aydınlığın umudunu veriyor. Değişim teknikleri insan zekâsını hızla uyandırmakta ve birey ne kadar robotlaştığını ve köleleştiğini fark etmektedir. 

Birçok değişim programından bazıları “Özgür Olma Sanatı”, “Kendini Bilme Sanatı”, “Farkındalık Sanatı” bunun için önerilebilir. Bir ayda tamamlanan Değişim programı her biri kırk beş dakikalık 8 seanstan oluşur. Etkisi daha ilk günden başlayan bu teknikler kalıcı bir değişimi başlatıyor. Kendimizin değişimi kelebek etkisi ile başkalarının da değişimine neden oluyor. Bu yüzden bireyler olarak bizler değişirsek bu toplumun da değişimine de katkımız olur.