Henüz ekonomi ile teknik düzeyde hiçbir alakamın olmadığı gençlik dönemimin fenomen cümlesi ABD ekonomisinin batacağı ve doların çökeceği idi. Aradan çeyrek asır geçti ama ne dolar çöktü ne de ABD ekonomisi battı. 

Kendisine rakip olabilecek en önemli para birimi Euro’nun üzerine birçok tezler ortaya kondu, ancak yine de konvertibl para birimi olarak doların tahtını sallayabildiğini söyleyemeyiz.

Ekonomi ile ilişkimin daha sıcak olduğu 2005’li yıllardan bu yana duyduğum diğer cümle ise şöyleydi: Çin, Japonya gibi cari fazla veren ülkeler rezervlerini dolardan Euro veya başka bir para birimine çevirdiği anda doların ciddi sorunlarla boğuşacağı yönündeydi. Ne bu ülkeler dolardan vazgeçebildi, ne de doların etkililiğinde azalma oldu.

Geçtiğimiz hafta Ege Cansen’in köşesinde yazdığı bir konu daha vardı, bunu konuyu bilmiyordum ama ABD’nin Kuveyt, Arabistan gibi petrol ülkeleri ile 1979’li yıllarda bir anlaşma yaptığı ve dolardan başka bir para biriminden alışveriş yapılmayacağı ve bu anlaşmanın bu yıl biteceği iddiası. Böyle bir anlaşmanın da olmadığı ortaya çıktı. Sonuç olarak gördüğümüz gerçek şu, Lozan Anlaşması’nın 100. yılında anlaşma hükümlerinin sona ereceği gibi asparagas şehir efsanelerini çok sevdiğimiz ve inanmak için motivasyonumuzun çok yüksek olması.

Peki gerçekten dolar çöker mi?

Çökmez diye köşeli cümleler kurmak belki doğru değil ama çökmesi için bir sebep de yok ortada. Amerika dünyanın en büyük bütçe ve cari açığını veren ülke. Sadece para basarak bu açık her yıl finanse edilemez. Amerika aynı zamanda dünyanın en borçlu ülkesi. Borcunun miktarı tam 34 trilyon dolar. Bunun üzerine kimi sözde iktisatçılar yukarıda belirttiğim konularda tezler üretmeyi seviyorlar. 

Cari açık/fazla vermek karşılıklı nötrizasyon sağlayan bir eşitlik dengesi. Neticede bir ülke fazla diğer ülke açık verir. Global düzeyde bu skor eşitlenir. Dolayısıyla aksi mantıkla hareket edersek cari açığı olan ülkeler batmaya yakın, fazlası olanlar da şahlanmaya yakın olur ancak hikaye üzgünüm böyle değil. Olsaydı şayet, Türkiye şimdiye kadar 50 defa batmıştı, Amerika 100 defa batmıştı. 

Bu konuyu yazmak istememin sebebi elbette tarihi tezlere karşı birkaç kelam etmek değildi. ABD Hazine Bakanlığı Haziran/2024 dönemine ilişkin bütçe verilerini açıkladı ve aylık 66 milyar dolar açık verildiğini bildirdi.

Geçtiğimiz yıl aynı dönemde bu rakam 228 milyar dolardı ve ciddi anlamda daralmış vaziyette. Zaten ABD başta olmak üzere gelişmiş birçok ülkeler enflasyonla mücadele anlamında sıkı para politikası izliyor ve buna katkı sağlamak için maksatlı sıkı maliye politikası da izleniyor. 

Fakat açık miktarların ave açıkların finansmanına bakıldığında rakamların nominal olarak çok yüksek seyretmesi bazı soru işaretlerini de akla getiriyor. İktisadi soruları yönelttiğinizde çoğu zaman cevapsız kalabiliyorsunuz. Tek başına bir cevap olmasa da rezerv para biriminin kendi tekelinde olması ABD’yi en azından majör sorunlardan kurtardığını söyleyerek işin içinden çıkabiliyoruz.