Konuş-ma!
Ferit Reyhan Sümer
Düşünmek insanın kendi kontrolünde bir olay gibi gözükse de ağzımızdan çıkan sözcükler sayesinde herkesin olur. Ağzımızdan çıkan sözcüklere dikkat etmeli, belge ve bilgiye dayanarak tüm iyi niyetimizle nereye gideceğini iyi hesaplayarak, doğru ve ölçülü konuşmalıyız. Bilgiden yoksun, gerçek dışı, ölçüsüz sözler (iftiralar) gönülleri kırar, insanları, toplulukları infiale sürükler, bir sözcükle, yaralanan, kırılan kalpler, binlerce sözcükle derlenip toparlanıp onarılamaz.
İnsan, yaşadığı her toplumda ve devirde, iftiraya uğramış ve bunların ortaya çıkardığı çeşitli sorunlarla uğraşmak zorunda kalmıştır. İftiraların oluşmasındaki etkenlerin başında, nefislerine yenik düşmüş bazı insanların, makam sahibi olma ve çıkarları uğruna, düşmanımın düşmanı dostumdur diyerek, yabancılardan aldığı destek sayesinde, çeşitli menfaatlere sahip olarak, karşısında rakip olarak gördüklerine itibar kaybettirmek olarak görülür.
İnsan yaradılışından itibaren Allah cc görevlendirdiği peygamberler vasıtasıyla yalan ve bühtana (iftiraya) karşı uyarılmıştır. Kur’an-ı Kerim`deki bir çok ayetten, örnek olarak aldığım ikisinde mealen iftira edenlerle (müfteri) ilgili. (Nisâ : 112) "Kim bir hata işler veya bir günah kazanır da sonra onu bir suçsuzun üzerine atarsa, şüphesiz iftira etmiş, apaçık bir günah yüklenmiş olur.“ (Nûr : 15) "Hani o iftirayı dilden dile dolaştırıyor; hakkında hiçbir bilginiz olmayan şeyleri ağzınıza alıp söylüyor ve bunu önemsiz bir iş sanıyordunuz. Halbuki bu, Allah katında büyük bir günahtır." der!
İftira (bühtan), dünya üzerindeki hiç bir toplum tarafından, hiç bir zaman hoş görülmemiştir. İftira insanlar arasında, dostluğu güveni zedelediği gibi toplumsal barışı ve düzeni bozarak kaos ortamı yaratılmasına vesile olan ahlaki çöküntüye, dolayısıyla milletin ve ülkenin parçalanmasına yol açabileceği düşünülmelidir.
Nefislerinin esiri olmuş, milletine ve kültürüne yabancılaşmış, emperyalist sömürgeci, kapitalist ağababalarına hoş görünmek için, bu güne kadar, asker, sivil ( kadın, çocuk, yaşlı) demeden 14000’den fazla insanımızı şehit eden, 27000 vatandaşımızı yaralayan, emperyalist sömürgeci kapitalistlerin taşeronu olup, Türkiye Cumhuriyeti’ni parçalamaya çalışan PKK terör örgütüne karşı Türk Silahlı Kuvvetleri tarafından, yurt içinde ve dışında, başarı ile yürütülen harekâtları, taşıdığı unvana, başkanlığını yaptığı TTB ve insan hakları! (sözüm ona) zırhına sığınarak, kimyasal gaz kullanılmış iftirasıyla, T.C ve ordusunu aşağılamaya kalkarak, terörist güzellemesi yapıp, T.C.’nin yargılanmasını sağlamaya çalışan zatı muhterem! yasalar gereği tutuklandı.
Bu saygıdeğer! hanımın tutuklanmasından, ülkenin bağımsızlığı, milletin bölünmez bütünlüğü üzerine namus ve şeref sözü vermiş olan bazı siyasetçi, solcu, sosyalist, akademisyen, sanatçı, sözde muhalif ve aydın olduklarını iddia edenler rahatsız olup itiraz ettiler. Hatta İstanbul Film Festivali’nde ödül alan sayın! yönetmen!; ‘Ben bu ödülü aynı zamanda yakın arkadaşım olan şu anda da sırf barış dediği için hapiste olan Şebnem Korur Fincancı’ya atfen alıyorum’, diyerek T.C. silahlı kuvvetlerini (İftira atmayarak!) katil yapan zatı muhteremi kutsadı!
Tören yapılan salonda bulunan, çok değerli sanatsever aydın, sosyalist, akademisyen, insan hakları savunucularının desteklediği yönetmene, ayrık otu olarak, anlamsız! haksız! eril bir! dil kullanan Sayın Burak Haktanır; O kadın TSK’ya iftira attı’, ‘günlerdir PKK sayfaları o kadının lehine övgüler diziyor, sen de burada övgüler diziyorsun. Yazıklar olsun.’ diyerek çıkışıyordu.
Bana göre Sayın Burak Haktanır yanlış yaptı!, nefislerine uymayan ve ülkenin bekası milletin bütünlüğü için her daim doğruları söyleyen, insan hakları savunucusu, bazı siyasetçi, aydın, sosyalist, sanatçı akademisyenler çok iyi biliyorlar, PKK, FETÖ, DHKP-C`li olanlar, terörist değiller!, emperyalist kapitalist sömürgeci ülkelerin taşeronluğunu yapmıyorlar!
TSK hakkında konuşup iftirada (Bühtan) bulunanın desteklenmesini, fikir özgürlüğü çerçevesinde ela almak, ’çamur at izi kalsın’dan başka bir şey değil.
Sahi TDK iftirayı nasıl tarif ediyordu:
Bir kimseye kasıtlı ve asılsız suç yükleme, kara çalma, bühtan.
İnsan, nefsine uyup hırsa kapıldığında, hasmını sahip olduğu özellikleriyle, yapmış olduğu yanlışların sonuçlarıyla değil, kafasında uydurduğu gerçek dışı senaryo çerçevesindeki sorulara, kendince verdiği cevaplar doğrultusunda yargılayarak mahkûm eder.
Karşısındakini, belge ve bilgi olmaksızın, farz ederek, çamur atarak, karalayarak, tanımlar önyargısıyla mahkûm eder. İşte o zaman karşısındaki, ahlaksızlık yapmadığı halde ahlaksız, cana kıymadan, katil, harama el uzatmadığı halde, haramzade hırsız oluverir.
Karşısındakine çok zarar verebilmek için, ağzını açıp gözünü yumanlara dostça bir uyarı: İftira bumerang gibi hızlı bir şekilde başladığı noktaya geri döner. Anlayana!
Yorumlar