Son dönemde gündemi en yoğun şekilde meşgul eden ve zaten etmesi de gereken çok önemli bir konu var; “Katliam” Dünyada birçok noktada katliamlar yaşanıyor. Özellikle sosyal medya üzerinden sıkça tepki gösteriliyor, ancak bu konu biraz farklı. Çünkü bu kez haklarını savunduğumuz canlar, kendi haklarını savunamıyorlar.
Evinde bugüne kadar birçok canlı büyütmüş, şu anda da evinde iki kedi arkadaşı olan bir insan olarak söylüyorum ki, yapılmaya çalışılan bu adaletsizliği asla kabul etmiyorum. Sözde dini değerlerine düşkün kişilerin, şiddet içerikli tepkilerle savunduğu şey şu, “Sokaktaki başıboş hayvanların katli gereklidir”. Bu yasanın ortaya çıkış nedenini, zarar gören insanların haykırışlarını anlıyorum ve dahi hak veriyorum, ancak bu konunun bu şekilde canice bir tavırla savunulmasını kabul etmiyorum. Katli istenen canlar (dini değerlerinin yüksek olduğunu her fırsatta dile getiren kişiler için söylüyorum), Allah’ın emanetleri. Dilimizi konuşamıyor, insan gibi vahşete düşkün bir ırkın içerisinde, yaşam mücadelesi veriyorlar. Sizler ise çok normalmiş gibi, “ötenazi” kelimesini yasanızın içerisinde geçiriyorsunuz, (tepkiler üzerine kelimeyi kaldırmanız, yasadan anlamını kaldırdığınızı göstermez). Yalnız bu noktada yanlış bildiğiniz bir şey var, ötenazi dediğiniz şey, “Bir kişinin veya bir hayvanın yaşamını, yaşamlarının dayanılamayacak durumda olarak algılanması sebebiyle, acısız veya çok az acıtan bir ölümcül enjeksiyon yaparak, yüksek dozda ilaç vererek veya kişiyi yaşam destek ünitesinden ayırarak sonlandırmak” demektir. “Yaşamlarının dayanılamayacak durumda olması” yani. Bu, yaşamının son evresinde ve yüksek acı çektiği evrede olması demek. Sizin istediğiniz gibi, sokaktan toplanan tüm hayvanlara uygulamak demek değil. Öte yandan, bir de bu yasanın tartışıldığı komisyondaki, sayın Komisyon Başkanı Vahit Kirişci’nin sert ve net tepkilerini de unutmamak gerekiyor. Ayrıca bu komisyon görüşmelerine komisyonu takip etmek için gelen hak savunucuları, sivil toplum kuruluşu temsilcileri ve avukatların alınmadığını, alınanların koridorlarda bekletildiğini, koridorlardaki televizyonların ise söküldüğünü unutmamak gerekiyor. Sayın Kirişçi’nin kaldırılan televizyonlarla ilgili “Televizyon zarar görmüş, tamir edildikten sonra yeniden monte edecekler” yorumuna bir muhalefet partisi milletvekilinin, “Trafoya girdiği gibi televizyona da mı kedi girdi” sözlerini de kenara yazmak gerekiyor.
Bir de gelelim teklifin kabul edilen maddelerine…Teklifin kabul edilen maddelerine göre; sahipsiz köpeklerin bakımevlerinde rehabilite edilmesi ve sahiplendirilinceye kadar burada kalması sağlanacak. Bu adım, sokak hayvanlarının geçici barınaklarda korunmasını ve olası sağlık sorunlarının tedavisini amaçlıyor. Ancak, önemli bir nokta da şu: bu hayvanların rehabilitasyon sürecinde göz ardı edilmemesi gereken temel hakları var. Onları sadece geçici olarak barındırmak yerine, kalıcı ve güvenli yuvalarına kavuşturmak asıl hedef olmalı. Tabi bu noktada, tasarruf tedbirleri adı altında vatandaşa yüklenen yükü, hayvanlarımıza da yükleyecekleri malumunuz. Türkiye’de barınakların halini her zaman haber olarak gündeme getiriyoruz. Bu ülkede bu canların kaliteli yaşam sürebileceği bir tane bile barınak gösteremezsiniz. Kendimizi kandırmayalım, sayın iktidar mensuplarımız ve yasayı savunan herkes. “Tamam öldürmeyin, barınakta bakılsın” sözleriyle yüklediğiniz teveccüh hırkanıza bu canların ihtiyacı yok. Teklifinizde yer alan ötenazi uygulamanızı da, gidin, küçücük yaştaki çocuklara, kadınlara taciz, tecavüzde bulunan, o çocuk ve kadınların yaşam haklarını ellerinden alan canilere uygulayın. İnanın ki bu, halkınızın güvenliğini sağlamak için vermeniz gereken kararların en büyük temsili olur.