Geçtiğimiz hafta Meclis Başkanlığı’na sunulan vergi paketinde vergi cezalarına ilişkin önemli artışlar olduğunu görüyoruz. Bu cezaların caydırıcılığı noktasında tutardan bağımsız tereddütlerim olması bir yana başlıklar halinde bizleri neler bekliyor, göz atalım.

1-) Sermaye şirketleri için geçerli olan birinci derece usulsüzlük cezası 1.100 TL’den 20.000 TL’ye, ikinci derecede usulsüzlük cezaları ise 580 TL’den 10.000 TL’ye çıkarılıyor. Cezaların yaklaşık 20 kat artırıldığını görüyoruz. Bu artış oranı serbest meslek erbabı gibi diğer mükellefler için de geçerli.

2-) Fatura, gider makbuzu, serbest meslek makbuzu gibi belgelerin düzenlenmemesi karşılığı asgari ceza tutarı 3.400 TL’den 10.000 TL’ye çıkarılıyor.

3-) Tek düzen hesap planına uymamanın cezası 40.000 TL’den 100.000 TL’ye çıkarılıyor.

4-) Bankadan yapılması mecburi ödemelerde ihlal halinde işlem tutarının yüzde 5’i nispetinde uygulanan ceza oranı yüzde 10’a, ceza üst limiti de 770.000 TL’den 20.000.000 TL’ye çıkarılıyor.

5-) Başkasının pos cihazının kullanılması durumunda 3 kat özel usulsüzlük cezası kesilmesi söz konusu. Ceza üst limiti ise 20.000.000 TL olarak düzenlenmiş.

6-) Başkasının IBAN hesabı marifetiyle tahsilat yapılması durumunda işlem tutarının yüzde 10’u nispetinde özel usulsüzlük cezası kesilecek. Yine ceza üst limiti 20.000.000 TL.

7-) Vergi Usul Kanunu’nun mükerrer 355’inci maddesinde yer alan 11.800 TL tutarındaki özel usulsüzlük cezası ise 25.000 TL’ye çıkarılıyor.

Görüldüğü üzere mali anlamda usulsüzlük ve özel usulsüzlük cezaları hatırı sayılır düzeyde artırılmış vaziyette. Pekala, bu cezalar usul ve esaslar yönünden ihlalleri ne derece önleyecek, nasıl bir karşılık bulacak?

Elbette hukuk devletinde yaşıyorsak mükellefler tabi oldukları kural ve kaidelere uymalı, aksi durumda gerekli cezalar tatbik edilmeli, ödenmemesi durumunda da cebri yollara başvurulmalıdır. Ancak, cezalarda evrensel normlar gözden kaçmamalıdır, o halde cezada orantılılık ilkesi esas alınmalıdır.

Bu ilke göz ardı edilecekse 1.000 TL olan cezayı 1 milyar da yaparsın, kafana göre takılırsın. Böyle bir düzen yok, devlet te mükellef te kafasına göre hareket edemez.

Mali anlamda cezalar bu şekilde artarken pekala sahte belge kullanma ve düzenleme konularında neden adım atılmadı? Türkiye sahte fatura cennetine dönüşmüş vaziyette. Bu hususta yapılması gerekenleri Gelir İdaresindeki üstadlarla paylaştım. Şöyle ki;

1-) Ceza alt sınırı 3 yıldan 5 yıla çıkarılmalıdır. İnfaz Yasası uygulanmamalıdır. Sahte fatura kullanmada bilerek bilmeyerek ayrımı kaldırılmalıdır.

2-) Yeni kurulan işletmelerde ilk ay 500.000 TL üzeri kesilen faturalar ön onaydan geçmelidir. Faturaların ödeme tutarları ilk 6 ay için bankada 1 hafta bloke edilmelidir. İlk 6 aydan önce 500.000 TL üzeri işlemlerde çekle ödeme kabul edilmemelidir. Aksi durumlarda kesilen faturalar geçersiz sayılmalıdır.

3-) Sermaye tutarından bağımsız yoklama yapılmadan e-arşiv fatura sistemi açılmamalıdır.

4-) Paravan kişiler üzerine işletme kurmayı engellemek maksatlı ilk yıl için sermaye tutarının 20 katını aşan nispette fatura düzenlenmesi engellenmelidir. Sermaye tutarının yüzde 5’i 1 yıl Hazine hesaplarında bloke edilmelidir.

Bu söylediğim hususlarda adımlar atılırsa 153/A ve 160/A uygulamaları ile birlikte sahte fatura olayı büyük ölçüde ortadan kaldırılacaktır.