Atatürk Samsun’a çıkarken
Emin Varol
“Dörtnala gelip Uzak Asya’dan
Akdeniz’e bir kısrak başı gibi uzanan
Bu memleket bizim.
Bilekler kan içinde, dişler kenetli
Ayaklar çıplak ve
ipek bir halıya benzeyen toprak
Bu cehennem bu cennet bizim
Kapansın el kapıları, bir daha açılmasın
Yok edin insanın insana kulluğunu, bu davet bizim.
Yaşamak bir ağaç gibi tek ve hür.
Ve bir orman gibi kardeşcesine.
Bu hasret bizim.”
Böyle diyor büyük ozan Nazım Hikmet “Davet” adlı şiirinde.
Ülkenin kara kapkara günleri. 1. Dünya Savaşı’ndan yenik çıkmışız. Osmanlı Mondros Mütarekesi’ni imzalamış. Ordu terhis edilmiş, İtilaf Devletleri demiryollarını, deniz yollarını denetimleri altına almışlar. Yunan ordusu İzmir’e çıkmış. Öyle ki, Osmanlı’nın imzaladığı Mondros Mütarekesi hükümlerine göre lüzum gördüğü yerleri de işgal etme yetkileri var.
19 Mayıs 1919…
Yüce Önder Atatürk’ün Gençliğe Hitabesi’ndeki sözleriyle ifade edersek, “Cebren ve hile ile aziz vatanın kaleleri zapt edilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmişti. Bütün bu şeraitten daha vahim olmak üzere, memleketin dahilinde iktidara sahip olanlar, gaflet dalalet ve hatta hıyanet içindeydiler. Millet fakru zaruret içinde harap ve bitap düşmüştü.
İşte, bu koşullarda, böyle bir ortamda Anadolu’ya hareket ediyor, vatanı kurtarmak adına Samsun’a çıkıyor; Anadolu’da tek tük yanan çoban ateşlerini yangına çevirerek “Anadolu ihtilaline”, “Kurtuluş Savaşı Destanı”na çeviren ve zafere ulaştıran Yüce Önder Gazi Mustafa Kemal Atatürk, onun idealist inançlı arkadaşları.
Atatürk, 19 Mayıs 1919’da Samsun’a vatanı kurtarmak adına dava ve silah arkadaşlarıyla çıkarken, saraya sultana değil, tam tersi millete dayanacak, sarayı sultanı değil, vatanı milleti kurtaracaktı.
Ancak, dönemin çok hassas koşulları gereği halife padişahı kurtarmaktan bahsedecek, asıl düşmanın emperyalizm olduğunu bildiği ve antiemperyalist bir savaşım verdiği halde, “Halkın büyük devletleri gücendirmekten çekindiği için önceleri büyük devletlere doğrudan cephe almayan ve ana kurtuluş stratejisi bu olan Yüce Önder Gazi Mustafa Kemal Atatürk, Nutuk’ta bu stratejiyi şöyle anlatıyordu:
“Millet ve ordu padişah ve halifenin hainliğinden haberdar olmadığı gibi, o makama ve o makamda bulunana karşı yüz yılları kökleştirdiği din ve gelenek bağlarıyla içten bağlı ve sadık.
Bir başka önemli noktayı daha söylemek gerekirse kurtuluş yolu ararken İngiltere, Fransa ve İtalya gibi büyük devletleri gücendirmemek temel ilke gibi görülmekteydi.
Öyleyse kurtuluş yolu ararken, iki şey söz konusu olmayacaktı. İlkin İtilaf Devletleri’ne karşı düşmanlık durumuna girilmeyecek, sonra da padişah ve halifeye bağlı, sadık kalmak temel koşulmuş gibi olacaktı.”
Bu topraklarda bugüne kadar atılan hiçbir adım, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün 19 Mayıs 1919’da, boyunlarında idam fermanı ile bir grup silah ve dava arkadaşıyla birlikte Samsun’a ayak basarak kurtuluşa giden yolda attığı o adım kadar kurtarıcı olmadı.
Bugün, 19 Mayıs 2023…
Onbinlerce şehidiyle, gazisiyle, kadın-erkek efeleriyle, dede-baba-oğul aynı cephede yan yana, sırt sırta çarpışan üç nesil insanıyla, cepheye mermi taşırken, cephanesi ıslanmasın diye çocuğunun üzerindeki battaniyeyi alıp taşıdığı merminin üstünü örten analarıyla, ordunun genç subay ve erat gücünün yıllar süren uzun savaşlarda kaybedilmesi sonucu cepheye sürülmek zorunda kalınan daha bıyığı terlememiş 15’lek 16’lık, 17’lik genç tıbbiyelileriyle, emperyalizme karşı tam bağımsızlık savaşını zafere ulaştırmak için, düğüne gider gibi düşmanla vuruşmak ve Kurtuluş Savaşı Destanı’nı yazmak için cepheye koşan genç kızlarımızla delikanlılarımızla, o savaşı yöneten ve başarıya ulaştıran başta Ulu Önder Gazi Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere silah ve dava arkadaşları, sizlere sözümüzdür ki; “En müsait olmayan koşullarda bile, her ne koşulda olursa olsun bugün, sizlerin 104 yıl önce, canınız-kanınızla, emperyalist mermilerine siper ettiğiniz bedenlerinizle peşin ödediğiniz bedeller karşılığı üzerine vatan diyerek ayak basabildiğimiz, şanlı bayrağımızı dalgalandırabildiğimiz bu toprakları bir daha, düşman çizmelerinin kirletmesine asla izin vermeyeceğiz.”
Rahat uyuyun.
Yorumlar