Herkes bir birine soruyor:

“Erken seçim olur mu?”

Cevabı zor bir soru bu. Ama Meclis’te çoğunluk AK Parti’de olduğu için böyle bir ihtimal yok gibi. Çünkü Reis, bu havanın kendisine esmediğini çok iyi biliyor, duymazdan geliyor.

Diyelim ki, Reis, her şeyi göze aldı, erken seçime onay verdi.

Bunu hangi şartta yapar biliyor musunuz?

Emekliye Temmuz’da vereceği farka güvenerek.

31 Mart’ta Türkiye’ye yeni bir siyasi tablo çizdiren gerçek, CHP’nin zaferi değil, emeklinin feryadıdır. Bu feryat, yerini minnete bırakırsa ve tablo dengeye doğru değişim gösterirse Erdoğan, elbette bundan cesaret alarak “Hodri meydan” der.

Her birinin Meclis’te onca milletvekili olan, ama hepsi birer tabela partisine dönüşen Gelecek, DEVA, Demokrat, Memleket gibi partiler, Yeniden Refah’ı içlerine alarak birleşmeyi düşünse de ve diyelim ki birleştiler,  AK Parti’den üç-beş milletvekilini kapsalar da sonuç büyük ölçüde değişmez.

Ülkenin kaderini belirleyen şey, feryatla şükretme duygusu arasında sıkışıp kalan ve ‘Orta Direk’ dediğimiz o bahtsız halk grubudur.

O halk grubu, ne yazık ki, çabuk unutur. 

Ne yazık ki, çabuk af eder.

Ne yazık ki, sahip olduğu gücü organize etmeyi sevmez. Buna yanaşmaz.

Sevse ve yanaşsa, bu tartışmanın hiçbir anlamı kalmaz zaten.

Beynimiz bu adama emanet

Her sabah, adeta kafa ütülüyor. Öğleye kadar beynimizi dizayn ediyor, bildiğimiz ne kadar doğru varsa yanlışa çeviriyor. Bizi bilgiden, gerçekten, mantıktan, iyilikten, doğrudan uzaklaştırıyor, sonunda kendine benzetiyor.
Bu adam, babasının bile reddettiği Hakan Ural’dır.

Hakan Ural
Genel kültür sıfır.
Adap bir o kadar.
Güçlü bir özgüven ve “Her şeyi ben bilirim” kişiliği.
Biraz da olsa eli yüzü düzgün. Ağzı laf ediyor ve koskoca televizyon kanalının ekranı, saatlerce ona teslim.
Ev hanımları, kendisine hayran. Ne derse boyun eğiyor. Bolca klark   çekip bir-iki parlak laf edince; ocaktaki yemeği yansa bile gözlerini ondan ayırmıyor.
İşte özel televizyonculuğun hali, işte bizim düştüğümüz durum.
Beynimizin kıdemli ‘koç’u hiçbir engel tanımadan dolu dizgin yol alıyor.
Binmişiz bir alamete, gidiyoruz kıyamete. Haberimiz yok değil. Düpedüz var.

Beddua

Sözüm, bu sıcak yaz günlerinde vatandaşı klimasız belediye araçlarında yolculuk yapmaya mecbur edenlere:

Allah onları bildiği gibi yapsın.

Boyları postları devrilsin.

Gün yüzü görmesinler inşallah.

Yaptıkları burunlarından fitil fitil gelsin.

Amin!

****

Şaka bir yana; bu ne sorumsuzluk, bu ne aymazlıktır.

Bu ne adamsendeciliktir, halk düşmanlığıdır.

Bilerek, belki isteyerek, ama göz göre göre bu araçları sefere sunmak, halka saygısızlıktır.

Halka saygısı olmayan da bedduayı hak eder.

Eğer o klimasız araçların dili olsa ve duysanız. İşte yukarıdaki bedduaları dinlersiniz.

Hem de dahasıyla…

İBRAHİM ORMANCI

Sen mürekkep yalamış bir insandan daha çok mürekkebi halıya dökmüş bir insana benziyorsun yalan mı? 
***
Mutlu olmak için geçmişi bir kenara bırakmak şart. Yarayla saadet olmaz çünkü!
***
Sana gitme demeyeceğim. Yalnızca beni de yanında götürsene!
***
Gayri dayanamam ben bu hasrete. İnternetin çektiği bir yere gel kııııız!