Bugünkü yazımda, ülkemiz açısından son derece yaşamsal bir konu olan tarım sektörü ve tarımsal üretimin ülkemizde geldiği nokta, betonlaşmanın ülkemiz tarımına verdiği zararlar ve tarımsal üretimdeki düşüşün gıda enflasyonuna etkileri konusunu irdeleyeceğim.
Tarım topraklarımızın kaybı, tarımsal üretimin gerilemesi ve bu durumun gıda enflasyonuna etkileri konusu ülke gündeminin en yakıcı konularından birisi.
Geçtiğimiz günlerde Ege Bölgesi Sanayi Odası Başkanı Ender Yorgancılar’ın, Türkiye’nin tarımsal üretimi ve tarımsal üretimindeki azalış, bunun gıda enflasyonuna etkileri konusunda bir açıklaması vardı.
Açıklamasında tarım sektöründe üretimin son üç yılda binde 7 oranında gerilediğine dikkat çeken Yorgancılar, sektördeki bu olumsuz gelişmelerden sanayi sektörünün de olumsuz etkilendiğinin, bu nedenle gıda sanayicilerinin kaliteli ve istikrarlı tarımsal hammadde bulmakta zorlandığının, öte yandan da yüksek oranlı gıda enflasyonu nedeniyle çok yüksek oranda ücret artışlarıyla kaşılaşmakta olduğumuzun, gelinen bu noktada tarım sektöründe yeterli üretim artışı sağlanmasının ve bunun için de girdi maliyetlerini düşürecek yöntemlerin geliştirilmesinin kritik hale geldiğinin altını çizerek;
“Enflasyonla mücadelede gıda fiyatlarının önemi arttı. Gıda üretimini artırmadan, gıda fiyatlarındaki artışı tek haneye indirmeden, enflasyonla mücadelede başarı sağlamak zor, hatta imkansız. Ayrıca 85 milyonu aşan nüfusumuzun yeterli ve sağlıklı beslenmesi de çok önemli. Yine, milyonlarca sığınmacı ve sayıları 50 milyonu aşan yabancı turistin gıda gereksiniminin nitelikli olarak karşılanması da gerekiyor. Bu nedenledir ki, tarım politikalarının gözden geçirilmesi, beslenme açısından kritik önemde olan ürünlerde hem girdi maliyetlerinin düşürülmesi, hem de üretici gelirlerinin istikrara kavuşturulması için doğru yöntem ve zamanlama ile yeterli desteğin sağlanması gerekiyor” diyordu.
Tarımdaki gelişmeler hem doğrudan, hem de dolaylı olarak sanayi sektörünü olumsuz etkiliyor. Yapılan araştırmalar ve istatistiki sonuçlar bize, son üç yılda sanayi üretiminin ortalama yüzde 8.5, gıda ürünleri sanayisinin ise sadece yüzde 3.8 oranında arttığını, buna bağlı olarak da gıda sanayii ürünü ihracat artışının yüzde 14.9 düzeyinde kaldığını, ithalatın yüzde 21 oranında arttığını göstermektedir.
Bu da bize gösteriyor ki, tarımsal üretimdeki gerileme, hem gıda sanayiinde yaratılabilecek katma değer ve ihracat artışı yavaşlamış, hem de ithalata giden dövizi artırmıştır.
Geldiğimiz noktada işin özü şudur ki;
Ülkemizde tarım arazilerimizin korunması, etkin ve sürdürülebilir bir şekilde kullanımı konusunda çok büyük sorunlar yaşamaktayız.
Cilalı taştan yapılmış aletlerin geliştirildiği ve son buzul çağının sona erdiği M.Ö. 9000 yıllarındaki Neolitik Çağ’da başladığı varsayılan tarım, bizim için dün yaşamsaldı, bugün daha da yaşamsal ve o derece de büyük önem arz ediyor.
O nedenledir ki, gıda üretimi ve canlıların yaşam alanı olarak çok önemli bir doğal kaynak olan tarım topraklarımızın korunması bugün daha yaşamsal ve bu konu, ulusal bir mesele olarak kabul edilip partiler üstü ele alınmak ve konuya acilen çözüm bulunmak zorunda.