“Adana'da depremden sonra evine döndü, hayatının şokunu yaşadı”
Yaşanılan olay bu başlıkla haberlerdeki yerini aldı. Evet, şaka değil.
“Adana’da yaşayan 51 yaşındaki Ozan Hansoylu depremden sonra evinin kapısını kilitleyip İstanbul’a gitti. Hansoylu 15 Mart günü Adana’ya tekrar dönüp evine girmek istedi. Ancak kilitlediği kapıyı bir türlü açamadı. Çünkü bazı şeref yoksunu, paranın kölesi olmuş emlakçılar tarafından-yaşanılan deprem felaketinden istifade edilerek- evi başkasına kiraya verilmişti.
Ozan Hansoylu çilingir çağırıp, evine girdiğinde evde kendi eşyalarının olmadığını, başkasının evde oturduğunu anladı. Bir şekilde evinde oturan şahısla irtibata geçti. Şahıs evi emlakçıdan 60 bin liraya kiraladığını söyledi. Hansoylu, evi kiralayana tapusunu gösterip evi kiraya vermediğini, kendisinin oturduğunu söyledi.”
Şahsen ben bu haberi okuyunca şaşırdım ama iyiliğe, iyi insanların olduğuna dair umudumu yitirmedim.
Çünkü halen umudumu yeşerten insanlar var. Bu insanların ikisinden bahsetmek istiyorum size. Biri daha önce aynı okulda çalışma fırsatı bulduğum Fadıl Kağız. Öğrencilerin “Fadıl abisi” diğeri ise İzmir Fen Lisesi’nde çalışmakta olan herkesin “Dayı” diye hitap edip, kendi ailesinden saydığı Ramazan Topçu.
Bir okulu okul yapan sadece öğrencileri ve öğretmenleri değildir. Bir okulu okul yapan velinin izlediği filmden bahçede açan çiçeğine kadar her şeydir. Sahiplenilmiş bir sokak kedisi bir bakarsınız okulun bir parçası, aileden biri olmuş. Fadıl abi ve Dayı da okulun, okul ailesinin en önemli parçalarından. Birisi öğrencilerin abisi, diğeri ise dayısı olacak kadar yakınlar öğrencilere. Bu iki isimle ne zaman karşılaşsam aklıma Adile Naşit gelir. Onun sıcaklığında onun samimiyetinde ve onun masumiyetinde olan bu önemli iki isim herkes tarafından saygı ve sevgi ile kucaklanır. Okulun sadece saygı ve sevgi duyulanları değil aynı zamanda çalışkanlarıdırlar da. Hiç durmadan bir oradan bir oraya koşturup dururlar okul içerisinde. Karnı acıkan çocuk da onları bulur, harçlığı biten de. Saygı kolay kazanılmaz ama çok kolay kaybedilir. Fadıl abi ve Dayı saygınlıklarından zerre olsun kaybetmeden aksine büyüyen bir sevgi ile yıllardır yüzlerce çocuğa kucak açtılar. İki farklı okulda yardımcı personel olarak çalışan abimiz ve dayımızın son ana kadar da bu şekilde çalışacağına eminim. Onlar kariyer anlamında makam sahibi olmasa da en büyük makama sahipler. Onların makamları insanların gönüllerinde kurdukları tahtları.
Hah şimdi diyeceksiniz ki emlakçı ile bunların ne alakası var.
Öyle bir alakası var ki… Pantolon giymekle adam olunmadığını, cebindeki paranın şahsiyet kazandırmadığını, cüzdanının kabarıklığının saygı kazanmaya yetmediğini biz Fadıl Abi ve Dayı’da gördük. Ne demişti Einstein, insanlar ikiye ayrılır: İyi insanlar ve kötü insanlar.